Dahmer (*) okuldaki serserilerden gördüğü şiddetin öfkesini beslediğini savunuyordu. | Open Subtitles | دامر ادعى ان التحرشات في باحة المدرسة قد غذت غضبه |
Eminim beraberinde bir baş büyücü götürmek, Lord Rahl'ın öfkesini azaltacaktır. | Open Subtitles | بالتأكيد الظهور مع عرّافٌ من الدرجة الأولى برفقة سيخفف من غضبه |
Çılgın hareketlerin yırtıcı bir hayvanın bilinçsiz öfkesini hatırlatıyor! | Open Subtitles | ان أفعالك المتوحشة تدل على غضب و حش غير معقول |
Frollo'nun öfkesini daha da uyandırmak akıllıca olmaz. | Open Subtitles | لن يكون من الحكمة ان تثيري غضب فرولو اكثر من ذلك |
Sexton'ın psikoloğu öfkesini dışa vurması için şiir yazmasını söylemiş. | Open Subtitles | معالج سكستون اخبرها بان تكتب الشعر كطريقة لتطهير الغضب بداخلها |
Onun öfkesini kontrol etmezsen kim bilir nasıl birine dönüşür? | Open Subtitles | إذا لم يتحكم بغضبه بدونك، أخشى ما قد يصبح عليه. |
İdamından önce Sophie ülkesinin durumuna olan öfkesini açıkladı. | TED | قبل إعدامها، أعلنت صوفي غضبها من حالة بلدها. |
Ama eğer Ed'i, öfkesini bastırabilecek bir tür sihirli çözüme ikna edebilirsem inanacaktır ve daha az öfkeli hissedecektir. | Open Subtitles | لا لا لكن اذا استعطت اقناع اد ليأخذ بعض من الرصاصة السحرية لتكبح غضبه ويصدق هذا ويشعر بغضب اقل |
Çünkü bu daha ucuzdu, tutkusundan çok öfkesini gösteren erkek arkadaşıyla beraber yaşıyordu. | TED | لأنه كان أقل تكلفة، لقد كانت تعيش مع صديقها الحميم الذي كان غضبه أكبر من طموحه. |
Aramızdaki en öfkeli kişi öfkesini fikre ve harekete dönüştürebilendir. | TED | والأكثر غضبا بيننا هو الذي يمكن ان يتحول غضبه إلى الفكرة والعمل. |
Tanrı, günah içinde yüzenlerin etlerini dağlayıp damgalayarak ahlaksız kafirlere ıstırabı tattırarak öfkesini onların üzerine bir ateş gibi saçtı. | Open Subtitles | وفى غضبه الشديد سكب إنتقامه خارجاً مثل النار ، معذباً الفاسقين . حارقاً لحوم أولئك الذين يعيشون فى الإثم |
Muhtemelen üniversitede olanlar yüzünden öfkesini ortalığa saçıyor. | Open Subtitles | يبدو أنه يصب غضبه عليك بسبب ما يحصل بالجامعة |
İşin doğrusu, öfkesini dışa vurması için onu ben ikna ettim. | Open Subtitles | في الحقيقة أننا حثثته على التعبير عن غضبه |
Frollo'nun öfkesini daha da uyandırmak akıllıca olmaz. | Open Subtitles | لن يكون من الحكمة ان تثيري غضب فرولو اكثر من ذلك |
Yarın sabah ilk iş olarak, aranızdan seçilen doğanın gazabını yaşayacak... ve tüm öfkesini. | Open Subtitles | في الصباح الباكر المختار منكم سوف يواجه غضب الطبيعة بكل قوتها |
Birlikte geçirdiğimiz 12 senenin öfkesini benliğimde hissediyorum ve sonra seni kendi tenim kadar çok sevdiğimi anlıyorum. | Open Subtitles | كل غضب السنين الاثنتي عشرة بداخلي الآن وهذا يتركني مع حقيقة أني أحبك أكثر من نفسي |
- Sen dün kabile bölgesinin Aile hizmetlerine öfkesini anlatıyordun. | Open Subtitles | كنت تتحدث عن الغضب في المحميّة فيما يتعلّق بدور الرعاية |
Onun öfkesini ateşleyen şey; erkeklerin, hayatları boyunca kadınların rızası olmadan onların bedenlerine buyurmalarıydı. | TED | بل ما أشعل بداخلها شرارة الغضب هو تعود الرجال على استغلال جسد النساء دون إذن. |
Demek ki o sahte Bu da ya da öfkesini kontrol edemediği için araba kullanmayan yorgun bir rahiptir. | Open Subtitles | إذاً فذلك بوذا زائف أو راهب متعب لا يقود سيارة لأنه لا يستطيع التحكم بغضبه |
İddiaya girerim, öfkesini besleyen cinsel istismar geçmişi de vardır. | Open Subtitles | اراهن ان هناك تاريخا كاملا من الاساءة اليها كطفلة ذلك يساهم في غضبها ايضا |
Benim görevim, Walkerlar'ın öfkesini temsil etmek... kederlerini değil. | Open Subtitles | ينبغي أن أوضح ذلك فمهمتي أن أمثِّلهم فقط في غضبهم وليس في حزنهم |
Mutlu ve sıkıcı dünya öfkesini gösterecek. | Open Subtitles | السعادة و العالم الدنيوي سيتم التنفيس عن غضبهما |
İçindeki öfkesini pasif bir şekilde göstermiş. | Open Subtitles | لقد أشفى غيظه بهدوء |
Hayır, öfkesini hissetti ama onu acı hissetti. | Open Subtitles | لا . أنتم شعرتم بغضبها ، لكننى شعرب بألمها |
öfkesini kontrol edemeyen hayatında hiçbir şeyi kontrol edemez. | Open Subtitles | ومن لا يَستطيعُ السَيْطَرَة على اعصابه لا يَستطيعُ السَيْطَرَة على أيّ شئِ في حياته |
Ne dudaklarında susuzluğun yakıcı öpücüğünü soğutabildi, ne de güneşin yakıcı öfkesini gölgeleyebildi. | Open Subtitles | فإنه لم يتمكن من تبريد القبله الملتهبه للظمأ على شفتيه و لا إستطاع أن يستظل من حرارة الشمس اللافحه |