| şart. Kaynaklarımızı şimdiden belirleyelim ki ileride bilinçli ve önemini kavrayacak düzeyde olsunlar. | TED | البشر. ينبغي ان نبني مواردنا اليوم لنتأكد من أنهم مدربون وانهم يفهمون أهمية |
| Ama Deng Xiaoping insanlarına seçenekler sunmanın önemini derinden anlıyordu. | TED | لكن دنغ شياو بينغ يفهم غريزيا أهمية تقديم خيارات لشعبه. |
| Ernest Bevin, İngliz Dışişeri Bakanı, Marshall ın konuşmasının önemini kavramıştı. | Open Subtitles | أدرك إرنست بيفن، وزير الخارجية البريطاني، على الفور أهمية خطاب مارشال |
| İkimiz de gerçekten anlıyoruz dünyaya dramatik mesajlar vermenin önemini. | Open Subtitles | كلانا من الرجال الذين يفهمون اهمية صنع التصريحات المثيرة |
| Biliyorum ki cinsiyet objektifini güncel müfredata dahil etmenin önemini görecekler. | TED | وأعلمُ أنهم سيرون قيمة دمج عدسة نوع الجنس في المناهج الحالية. |
| Gelecek cuma ki maçın önemini söylememe gerek yok herhalde. | Open Subtitles | ليس عليّ أن أخبركم عن مدى أهمية مباراة الجمعة القادمة |
| Bizimki deneysel bilginin önemini genellikle düşüren öznel bir meslek. | Open Subtitles | مهنتنا هي مهنة شخصية غالباً ما تهمّش أهمية البيانات التجريبية |
| Tüm bu keşifler, tüylerin dinozorlar için önemini ortaya çıkarmıştır. | Open Subtitles | جميع تلك الإكتشافات أظهرت أهمية الريش لـحشدٍ كامل من الديناصورات |
| Aikido tepkilerin önemini öğretiyor, fiziksel hareketler doğrultusunda karşıdakinin niyetini anlamayı da. | Open Subtitles | الأيكيدو يعلّم أهمية ردود الفعل قراءة نوايا الخصم من خلال الإستجابة الجسدية |
| Onun önemini küçümsüyor değilim ama NOB yoluna devam edecek. | Open Subtitles | أنا لا التقليل من أهمية لها، إلا أن ديو تستمر. |
| Bay Tahan, IŞİD'in halifeliği kurmasını dini açıdan önemini vurguluyor. | Open Subtitles | السيد الطحان يحد نداءاته إلى أهمية دينية إيزيس إقامة الخلافة. |
| Kritik meselelerle önemsiz şeyleri öncelik sırasına koymanın önemini de. | Open Subtitles | و أعلم أيضا أهمية تقديم الأمر المصيري على الأمر التافه |
| Şimdi planktonların yaşamımız için hayati önemini ve onlara ne kadar çok ihtiyacımız olduğunuz biliyorsunuz. | TED | الآن لقد تنبهتم لمدى أهمية العوالق لبقائنا أحياء ولمدى حاجتنا إليها. |
| Şimdi, hem İslam hem de Hristiyanlık, sosyal etkinin önemini inancımızın eleştirel ilkeleri olarak vurgulamaktadır. | TED | الآن، أكدّ الإسلام والمسيحية على حدٍ سواء أهمية التأثير الاجتماعي كمبادىء حاسمة لإيماننا. |
| Bu şarkıyı sizin hayallerinize karşı sabırlı olmanın önemini anlatmak için yazdım. | TED | تتحدث هذه الأغنية التي كتبتها عن أهمية الصبر لتحقيق الأحلام. |
| Dışarıdaki insanlara takım çalışmasının önemini öğretiyordum. | Open Subtitles | تعلم، فقط ادرس الناس هناك اهمية العمل الجماعي |
| Çünkü sağlık kurumlarının önemini anlamıyorsanız, bu hassas koşullar altındaki sağlık sistemleri gibi, onları koruma çalışmalarına destek vermezsiniz. | TED | لأنه ما لم تفهموا قيمة المؤسسات الاجتماعية، كالأنظمة الصحية في تلك المواقف الحساسة، لن تدعموا الجهود التي تسعى لإنقاذها. |
| Keşke elimde ortaklığımızın benim için önemini gösterebileceğim bir şey daha olsaydı. | Open Subtitles | ليت كانت عندي قميصاً أخرى لأثبتَ لك مدى أهميّة هذه الشراكة بالنسبة لي |
| 1930'larda, Maksymilian Faktorowicz adında bir adam, güzellik mikrometresini tasarladığında, güzellikte simetrinin önemini fark etti. | TED | في عام 1930، أقر شخص يدعى ماكسيميلين فاكتروويز بأهمية التناسق للجمال عندما صمم ميكرومتر الجمال. |
| Cevabın ilk bölümü, teknoloji iş sahamızı büyüttü, önemini arttırdı, uzmanlığımıza, yargılarımıza ve yaratıcılığımıza değer kattı. | TED | الجزء الأول من الإجابة هو أن التكنولوجيا ضَخمت نفوذنا، زادت من الأهمية ، القيمة المضافة لخبرتنا، وقراراتنا وإبداعنا. |
| Birinci soru, şiirin mükemmeliyetini değerlendirir ikinci soru ise, önemini. | Open Subtitles | السؤال الأول يصنف كمالية الشعر و السؤال الثاني يصنف أهميته |
| Ve bunun bir sebebi var, o da biz insanların, kişisel gizliliğin önemini sözde reddedenlerimiz de dâhil, bunun esaslı önemini içgüdüsel olarak anladığı. | TED | وهناك سبب لذلك، وهو أننا كبشر، حتى هؤلاء منا الذين يتفوهون بكلمات تنكر أهمية خصوصيتنا، نفهم بالفطرة أهميتها العميقة. |
| Biliyorum, biliyorum ve asla işinin önemini küçültmem. | Open Subtitles | أعرف. أعرف ولن أقلل أبدًا من أهمّية عملك |
| Mesele doktorların bu konuların önemini bilmemesi değil. | TED | وذلك ليس لأن الأطباء لا يعرفون أن تلك مسائل هامة |
| Eminim, bu günün önemini açıklamam gerekmiyor. | Open Subtitles | ولست مُحتاجاً لتذكِيرِك بأهميّة اليَومِ سيدي |
| Yeni fikirlerin insanlara nasıl aktarıldığının önemini yeni fark ettim, işte bu yüzden bu patentler bazen gerekliler. | TED | لقد أدركت كم هو مهم أن يقدم الإنسان أفكارًا جديدة للناس ولهذا فبراءة الاختراع هذه هي في بعض الأحيان ضرورية |
| Bunun benim için önemini asla bilemezsiniz. | Open Subtitles | شكراً لكم، فأنتم لا تعرفون كم يعني لي هذا |
| Charles, toplumda tutmak üzere olduğunuz yerin önemini anladığınızı sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد انك تدرك الاهمية الكاملة لموضعك الذي تشغله |
| Bakış açısının önemini aktarmak için de Beauvoir, en zorlu kitabına henüz başlamıştı. | TED | لإيصال أهمّيّة منظورها، لجأت دي بوفوار إلى أكثر كتبها المليئة بالتحديات على الإطلاق. |