| örümcekler sadece her yerde değil ayrıca çok çeşitliler. | TED | العناكب ليست فقط في كل مكان، ولكنها أيضاً متنوعة للغاية. |
| Bütün örümcekler hayatlarının bir kısmında ağ örer. | TED | جميع العناكب تصنع الخيوط في مرحلة معينة من عمرها |
| Fosil örümcekler bile ağ örebilir bu fosil örümceği üzerindeki lif memeciği izlerinden görebileceğimiz gibi. | TED | حتى أُحفورات العناكب تستطيع عمل الخيوط كما يمكننا ان نرى من مظهر عضو الغزل في احفورة العنكبوت هذه |
| Biliyorsunuz, örümcekler bulundukları çevreye uyum sağlamak için renk değiştirirler. | Open Subtitles | تعرفي, هناك عناكب يمكن أن تغيّر لونها للمزج في بيئتهم. |
| Bazıları daire ağ ören örümcekler bazıları daire ağ örmeyen örümcekler. | TED | بعضها عناكب فليكية متموجة وبعضها الاخر ليست عناكب فليكية متموجة |
| örümcekler ağı birçok amaç için kullanır güvenli kılavuz ipi örmek üreme için yumurta sarmak savunma kaçışı ve avını yakalamak da bunlara dahil. | TED | العناكب تستخدم الخيوط لعدة اغراض, من ضمنها كخيط لسحب الاشياء بامان تغليف البيض للتكاثر درع وقاية وامساك الفريسة |
| Örümceğin biri üzerinize iner ve ağrılı şoklardan yaşarsınız çünkü örümcekler korkutucudur. | TED | إذن يهبط عليك العنكبوت، ويصيبك تشنج لأن العناكب مخيفة. |
| örümcekler, akrepler, salyangozlar ve solucanlar karaya çıktı. | TED | جاءت العناكب والعقارب والقواقع والديدان إلى الأرض. |
| örümcekler ve karaciğerini yiyen yaratıklar var. | Open Subtitles | أنها العناكب أيضاً والفيروسات التى تأكل كبدك |
| örümcekler yamyamdır. Diğerlerinin yavrularına yaklaşmasını istemez. | Open Subtitles | العناكب اكلة اللحوم فهي لا تريدْ أيّ آخرون قُرْب نسلِها. |
| örümcekler bu açıdan bize benzer. | Open Subtitles | بذلك الإعتبار، العناكب قليلاً مثلك و مثلي. |
| İnsanlar, örümcekler gibi, çatıdan aşağı doğru evler yapmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | رأيت أناساً يبنون بيوتهم من السقف نزولاً إلى الأرض مثل العناكب |
| Tamam, ama hala örümcekler için endişe duyuyoruz. | Open Subtitles | حسناً ، ولكننا لا نزال نهتمّ بأمر العناكب |
| örümcekler de beraberinde gelir. | Open Subtitles | لا يمكننى تحريكه من دون إدخال العناكب إلى السفينة |
| Geçen tüm yıllar boyunca örümcekler bir daha ortaya çıkmadı. | Open Subtitles | منذ ذلك الوقت الطويل لم تظهر العناكب ابدا |
| örümcekler böyle bir ağı birkaç saatte örer. | Open Subtitles | العناكب تستطيع ان تشكل واحدة من هذه خلال بضعة ساعات |
| Önce sarı yaratıklar, şimdi de dev örümcekler. | Open Subtitles | أولا نصادف مخلوقات فضائية صفراء، و الآن عناكب عملاقة |
| Onlar, zehirli atık yedikleri için aşırı büyüyen örümcekler. | Open Subtitles | انهم مجرد عناكب تضخمت لانهم ابتلعوا نفايات سامه |
| Aktif avcı olan Kurt örümcekler kusursuz görme duyusuna sahiptir bu yüzden siyah dokunaçlarını dişiye görsel işaretler yollamak için kullanır. | Open Subtitles | لأنهم صيّادون نشطاء فلدى عناكب الذئب نظرٌ حادّ، لذا يستخدم لامساته السوداء ليرسل إشارة بصريّة لها. |
| örümcekler ortama uyum sağlamak için renklerini değiştirebiliyorlar. | Open Subtitles | يمكن للعناكب أن تغيِّر لونها لتندمج في محيطها حقاً؟ |
| Şişman örümcekler bulduğumda değil. | Open Subtitles | ليس عندما أتمكن من الحصول على عنكبوت سمين جميل |
| Dev örümcekler mi dedi? Harlan'ın şovu. | Open Subtitles | هَلْ هي فقط قالتْ عناكبَ عملاقةَ؟ |
| Bu civarda çok tehlikeli olabilecek örümcekler olabilir. | Open Subtitles | قَدْ يَكُون هناك بَعْض العناكبِ ذلك خطر جداً. |
| Her tarafı örümcekler de sardı, birinci kat hariç. | Open Subtitles | وبعد الطابق الثاني المنزل ممتلأ بالعناكب |
| Ve birde, şaşırtıcı olan, ucuz metal den yapılmıştı. ve zamanla tamamen paslanmıştı, her yerde su ve örümcekler vardı. | TED | وللمفاجأة فقد كانت معمولة من المعادن الرخيصة الثمن, اعتراها الصدأ كليا, والماء في كل مكان , والعناكب. |