"öyle değildi" - Translation from Turkish to Arabic

• يكن كذلك
• تكن كذلك
• لم يكن الأمر كذلك
• يكُن هكذا
• لم يكن هكذا
• لم يكن الأمر هكذا

İşte o anda, imkânsız olan o şey artık öyle değildi.
وفي تلك اللحظة، الشيء الذي كان مستحيلاً فجأة لم يكن كذلك.

Bunun şansımızın yaver gittiğinden olduğunu düşünebilirsiniz, ama öyle değildi.
وربما تظنون أن ذلك كان حظًا جيدًا، لكنه لم يكن كذلك.

Herkes evliliğimizin kusursuz olduğunu sanıyordu ama öyle değildi.
الكل كان يعتقد أنه كان زواجنا مثالياً ولكنه لم يكن كذلك

Ben orada okurken öyle değildi, general.
لم تكن كذلك عندما كنت أدرس بها أيها اللواء

Sanki başka biri yüzünden olduğunu düşünüyormuş gibiydi ama öyle değildi.
يبدو أنها أعتقدت أنها كانت تشاركني مع شخص آخر لكنها لم تكن كذلك

Şey... aslında pek öyle değildi efendim.
حسناً.. لم يكن الأمر كذلك, سيدي.

Çünkü ne istediğim konusunda gayet açıktım ama o, öyle değildi.
, لأنني كنت واضحة فيما أريده لكنه لم يكن كذلك

Kendimi korudum dedim, ama öyle değildi.
لقد قلت انه كان دفاعا عن النفس لكنه لم يكن كذلك

Ben icat ettiğimde öyle değildi. Ve hayatını da kurtarmış gibi.
حسنًا، لم يكن كذلك حينما اخترعته ويبدو أنه أنقذ حياتكِ

Sanki o Bay Büyük Adammış gibi ve gerçekten öyle değildi.
و كأنهُ كان السيد الكبير لكنهُ لم يكن كذلك

Sessiz, neredeyse ölü gibi görünürdü. Ama öyle değildi.
بدا كل شيء هادئًا، ميتًا تقريبًا لكنه لم يكن كذلك

Hayır öyle değildi. İki kişilerdi.
.كلا، يا رجل، لم يكن كذلك .لقد كان هناك اثنين

Bunun zor olacağını sanıyordum ama öyle değildi.
,توقعت أن يكون الأمر صعباً لكنه لم يكن كذلك

Çünkü bu sesler Bize yaptığı neredeyse asil, öyle değildi.
لانّ ذلك يجعل ما فعلته بنا يبدو نبيلاً، ولم يكن كذلك

16 yaşındaki Kevin Richardson dava boyunca genelde sessiz kaldı ama annesi öyle değildi.
كيفن ريتشاردسون ذو 16 عاما كان صامتا معظم فترات المحاكمة ولكن أمه لم تكن كذلك

Sorun şu ki, çalınan araçların hepsi düz kontak yapılmıştı, Liam'ınki öyle değildi.
المشكلة هي, كل السيارات التي سرقها اللص سرقت دون استخدام المفاتيح, لكن سيارة ليام لم تكن كذلك

Bu nedenle kontrole tabi madde satın almaktan kovuşturulamaz, çünkü öyle değildi.
لذا لا يمكن اتهامه لشراء مادة محظورة لأنها لم تكن كذلك

Avery ailesi ise öyle değildi. Hırdavat işindeydiler.
وعائلة إيفري لم تكن كذلك كانوا يعملون في مجال قطع الغيار

Bizim gibiler için öyle değildi.
لم يكن الأمر كذلك لرجال العصابات

Oysa Blair'in katili hiç öyle değildi.
بينما قاتل (بلاير) لمْ يكُن هكذا أبدًا.

O... O her zaman öyle değildi.
لم يكن هكذا دائماً

- Hayır, tam olarak öyle değildi.
ــ كلا، لم يكن الأمر هكذا على الإطلاق