| Çekilen her ızdırap, ölen her anneannenin acısı aldatan her kocanın üzüntüsü benim başıma kalıyor. | Open Subtitles | كل حزن يعانون منه كل جدة متوفية كل زوج خائن |
| Olmasın hiçbir uğurlama üzüntüsü... Ben gemiye bindiğim zaman. | Open Subtitles | ليت أنه لا حزن لوداعي حينما أركب في السفينة |
| - Bu gezi için uzun zaman harcadim ve simdi bitti, onun dogal üzüntüsü. | Open Subtitles | - قضيت وقتاً طويلاً في الزحف - و الآن انتهى انه حزن طبيعي |
| "adam ihtiyacı olan herşeyi aldı artık üzüntüsü bitecek". | Open Subtitles | الغزال قال : الرجل لديه كل ما يحتاج إليه الآن حزنه سيتوقف |
| üzüntüsü sahici görünüyor ve ellerinde barut kalıntısı yok. | Open Subtitles | حزنه يبدو حقيقياً لم نجد بقايا بارود على يديه |
| Tüm üzüntüsü boşuna. | Open Subtitles | لذا حزنها غير مفهوم. |
| Onun üzüntüsü bizi de etkilemeye başlıyor. | Open Subtitles | حزنها بدأ يؤثر علينا |
| üzüntüsü, beyninin ona oyun oynamasına neden oluyor. | Open Subtitles | أنه مجرد حزناً, و هو يرسم الصور في مخيلته |
| ..O zaman ailemin üzüntüsü ne olacak? | Open Subtitles | فماذا عن حزن والدي؟ |
| Onda Anneler Günü üzüntüsü var. | Open Subtitles | لديها حزن عيد الأم |
| Mathilde'nin üzüntüsü çok büyük. | Open Subtitles | حزن (ماتيلد) كان كبيراً |
| "Artık üzüntüsü geçecek. " | Open Subtitles | الآن حزنه سيتوقف |
| Ve üzüntüsü gerçekti. | Open Subtitles | و حزنه كان حقيقيّاً |
| Ne yazık ki, üzüntüsü ve öfkesi de aynı şekilde. | Open Subtitles | ولسوء الحظ حزنها أيضًا وغضبها |
| üzüntüsü, beyninin ona oyun oynamasına neden oluyor. | Open Subtitles | أنه مجرد حزناً, و هو يرسم الصور في مخيلته |