| Isabelle'in nerede olduğunu biliyorsan, bana söyle, ona kendim yardım edebilirim. | Open Subtitles | إذا عرفتى مكان إيزابيل ، أخبرينى أنا يمكن أن أساعدها بنفسى |
| Ben Isabelle Wallace Ve yakışıklı damadım,sana büyük haksızlık yapmış tatlım. | Open Subtitles | ادعي إيزابيل والس لم ينصفك زوج ابنتي عند وصفة لك |
| Isabelle'in hiç görmediğim bir yanını keşfettim. | Open Subtitles | . لقد اكتشفت جانب فى إيزابيل لم اراه مطلقاً |
| Eğer Alana'yı onlar aldılarsa, belki Isabelle sana birşeyler anlatabilir. | Open Subtitles | اذا أخذوا الانا فربما ايزابيل تستطيع أن تخبرك عن مكانها |
| Hepsi bu kadar. Isabelle, sen biraz kalabilir misin, lütfen? | Open Subtitles | شكراً لكم جميعاً, هذا كل شيء ايزابيل, أيمكنك البقاء قليلاً؟ |
| En azından fikrini söyle, Isabelle. | Open Subtitles | ألن تقومى حتى بالتعبير عن رأى يا أيزابيل ؟ |
| Isabelle'in hiç görmediğim bir yanını keşfettim. | Open Subtitles | . لقد اكتشفت جانب فى إيزابيل لم اراه مطلقاً |
| Isabelle, Rimbaud'nun çalışmasına kontrol etmeye devam etti. - Büyük bir kazanç kapısıydı. | Open Subtitles | لقد فرضت إيزابيل سيطرتها الكاملة وتحكمت في عمل ريمبود |
| Isabelle'den ayrılışının verdiği üzüntüden biraz olsun kurtulabilir. | Open Subtitles | وسيساعده ذلك على تجاوز مسألة هجر إيزابيل له |
| Isabelle'in baygın mı, yoksa ölü mü olduğu anlaşılmıyor. | Open Subtitles | لا اعرف اذا كانت إيزابيل فاقدة للوعي أو ميتة |
| Kyle, ikinizin yakınlaştığını biliyorum, ama Isabelle'in Hareket'teki rolü hiç açıkça belirtilmedi. | Open Subtitles | كايل ، أفهم انه نمت علاقة بينكما لكن إيزابيل لم يكن لها دور واضح فى الحركة |
| Isabelle'i bulmanın yararından daha ağır basar. | Open Subtitles | سوف تكون خسارة اكبر من منفعة إيجاد إيزابيل |
| Bir şekilde yakında evde olacağını biliyordum, ve Isabelle'in seninle olacağını. | Open Subtitles | بطريقة ما عرفت أنك ستكون بالبيت قريبا و لابد أن إيزابيل معك |
| Isabelle, böyle devam edersen öğle yemeğimi mahvetmiş olacaksın. | Open Subtitles | ايزابيل أذا أستمريتى بهذه الطريقة ستفسدين وجبتى |
| Elimizde inci var, Isabelle. İki tane hem de. | Open Subtitles | لدينا لؤلؤتين تحت أيدينا يا ايزابيل لؤلؤتين |
| Şikayet etme, Isabelle. En azından dışarı çıkmak zorunda değiliz. | Open Subtitles | رغم ذلك نحن لا نشتكى يا ايزابيل على الاقل نحن لسنا مضطرين الى الخروج |
| Evet Isabelle bekliyor... Ve ben kaybetmeye mahkumlarla içmem | Open Subtitles | نعم ايزابيل تنتظر000 وأنا لا أشرب الخمر مع الخاسرين |
| Isabelle güvende hissetmiyor demek istiyorsun. | Open Subtitles | انت تقصدين بأن ايزابيل لا تشعر بالأمان أليس كذلك ؟ |
| Isabelle'in çakmağıyla oynayıp duruyordum. | Open Subtitles | . لقد كنت أتطلع إلى قداحة أيزابيل فحسب |
| Bildiğin gibi, ben bir sadist değilim, Isabelle. | Open Subtitles | كما تعلمين يا أيزابيل انا . لست سادياً |
| Ne kadar şanslı olduğumuzu bilemezsin, Isabelle. | Open Subtitles | ليس لديكِ فكرة كم نحن محظوظين يا ايزابيلا |
| Ana ve Isabelle koridorun oradaki tek yatak odalı odayı tutabilirler. | Open Subtitles | يمكن لـ(آنا) و(إيزابيلا) أخذ الشقة ذي الغرفة الواحدة في آخر الممر |
| Isabelle'i barakanın arkasına bağla, sıkı bir düğüm at. | Open Subtitles | قيّد إيسابل فى مؤخّرة الحظيرة من فضلك و تأكّد ان العقدة محكومة جدًّا |
| Adım, Isabelle George. CIA'in karşı casusluk biriminin yöneticisiyim. | Open Subtitles | أنا إزابيل جورج من شعبة مكافحة التجسس الصناعي في وكالة المخابرات المركزية. |
| Çizdiğiniz Isabelle portresine katılıyorum. | Open Subtitles | يمكنني موافقتك على الصورة التي رسمتها لإيزابيل |
| Isabelle, odamda Cloister Kulesi'nin tepesine açılan bir geçit var. | Open Subtitles | (إيزابِل)، ثمّة ممرّ في حرمي يقود إلى قمة برج (كلويستر). |
| Cadılar bayramından beri Isabelle ve ben birlikteyiz. | Open Subtitles | أنا وايزابيل نتقابل منذ ليلة عيد القديسين |
| Sanırım Isabelle hakkında çok az konuşacağım. | Open Subtitles | -أظن أنّ عليّ التقليل من الحديث عن (إيزابل ). |