Kaseye uzanacağım ağır şeyler kaldıracağım ve polislerle konuşma işi de benim. | Open Subtitles | وسأصل إلى الأطباق وسأقوم بتحريك الأشياء الثقيلة وستتركيني أتحدث إلى رجال الشرطة |
Evet, aydınlar vahası olan TED'de, bu akşam sizin karşınızda soğuk yerlerde ağır şeyler sürükleme uzmanı olarak duruyorum. | TED | إذن في واحة النخبة المثقفة، TED، أقف هنا أمامكم هذا المساء كخبير في جرّ الأشياء الثقيلة حول الأماكن الباردة. |
Cumartesi sabahları ağır şeyler beğenmemeyi öğrenirsin! | Open Subtitles | الذى سيعلمك الوقوع فى حب الأشياء الثقيلة فى صباح أيام السبت |
Hamile kadın çok sıkı çalışmadı, sakız çiğnemedi ya da çok ağır şeyler kaldırmadı. | TED | لا يجب على الأم الحامل العمل الشاق أو مضغ علكة، أو رفع أشياء ثقيلة. |
Beynimin söylediğine göre kral, yani ben ağır şeyler kaldırmamalı. | Open Subtitles | ذهني يقول أن الملك أي أنا لا ينبغي أن أرفع أشياء ثقيلة الوزن |
Erkeğim ve güçlüyüm. ağır şeyler taşıyabilirim. | Open Subtitles | انه فقط انا الرجل، انا قوي، استطيع حمل الأشياء الثقيلة |
Onlara bir ton para dökmenizin amacı deli gibi koşmak ve ağır şeyler kaldırmaktı. | Open Subtitles | الفكرة كانت أن تدفع لهم الكثير من المال حتى تركض وتحمل الأشياء الثقيلة |
Onlara bir ton para dökmenizin amacı deli gibi koşmak ve ağır şeyler kaldırmaktı. | Open Subtitles | الفكرة كانت أن تدفع لهم الكثير من المال حتى تركض وتحمل الأشياء الثقيلة |
Şarkı söyler ve ağır şeyler kaldırır. | Open Subtitles | إنه يغني و يرفع الأشياء الثقيلة |
ağır şeyler taşıyamıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أستطيع حمل الأشياء الثقيلة |
ağır şeyler kaldırmak yasak anne. | Open Subtitles | لا تحملي الأشياء الثقيلة أيتها الأم |
Daha ağır şeyler çekebilirler | Open Subtitles | يتمكنوا من سحب أكثر الأشياء الثقيلة |
ağır şeyler kaldırabiliyorum." | Open Subtitles | يمكنني رفع الأشياء الثقيلة |
ağır şeyler alarak değiliz. | Open Subtitles | نحن لن نأخذ الأشياء الثقيلة. |
ağır şeyler kaldırmaman gerek. | Open Subtitles | ليس من المفترض أن تحمل أشياء ثقيلة. |
ağır şeyler değil, sadece bebekler. | Open Subtitles | لا أشياء ثقيلة الأطفالُ فقط |