Ağızları, acı ve lanetlerle dolu. | Open Subtitles | أفواههم تملأها المرارة واللعنات ولا يخلّفون سوى الدمار والبؤس |
Ağızları bir tarafta yukarıya bakarken, diğer tarafta aşağıya doğrudur. | Open Subtitles | أفواههم تصعد من جهه وتنزل من الناحيه الأخرى |
Köpeklerin Ağızları pistir ama doğal antikorlarıyla pek çok şeyin üstesinden gelebilirler. | Open Subtitles | أفواه الكلاب قذرة جداً لديها مضادات حيوية طبيعية لقتل معظم الأشياء |
Ağızları bile yoktur bu yüzden yemek yiyemezler ve birkaç gün içinde ölürler. | Open Subtitles | ليس لديهم أفواه لذلكلايستطعيونالأكل، ويموتون خلال أيام فحسب |
Ancak, kurbanlar bağlı ve Ağızları kapatılmış ki bu da, katillerin en az iki kişi olduğunu gösteriyor elinde silahı olan, onları iş birliğine zorlayan diğeri de onları bağlayıp, iş birlikleri için pişman olmalarına neden olan. | Open Subtitles | حسنا , الضحايا كانوا مقيدين , ومكممين الأفواه اللى بيقودنا لأفتراض أنهم كانوا على الأقل قاتلين شخص مسلح ليضمن تعاونهم |
Ağızları konuşmuyor gözleri görmüyor burunları koku almıyor. | Open Subtitles | أفواههم بكماء، أعينهم عمياء، أنوفهم لاتشم |
Evet, tecrübelerime göre müvekkillerim Ağızları MM ile dolu olunca daha az ağlıyorlar. | Open Subtitles | أجل، أجد من الصعب على موكلي البكاء و أفواههم مليئة بالحلوى |
Öyle suspus oluyorlar ki Ağızları mühürlenmiş sanıyor insan. | Open Subtitles | يصبحون هادئين جداً، وتعتقد أن أفواههم قد أُغلقت بغراء |
Buna bağlı kalmayanların Ağızları pislikle dolduracaksın. | Open Subtitles | الذين يعصون .. ستملئين أفواههم بالقاذورات |
Önünüzde Ağızları açık kalmış halde eğildiler mi? | Open Subtitles | هل وقفوا في حضرتكِ وأفواههم مفتوحه ولم تفتح أفواههم إلا ليدخل فيها الذباب؟ |
Siyah Afrika'lılardan, "evleri olmayan yaratıklar" olarak bahsettikten sonra, "Onlar kafaları olmayan, Ağızları ve gözleri, göğüslerinde olan olan bir halk" diye yazıyor. | TED | بعد الإشارة الى الأفارقة السود ك " وحوش ليس لديهم منازل،" يكتب، " أنهم أيضاً أناس من دون رؤوس، أفواههم وعيونهم في صدورهم." |
Öncelikle Demir Kardeşler'in Ağızları dikilmemiştir. | Open Subtitles | بداية، أفواه الأخوات ليست مدروزة. |
Düşünceleri, hayatları, koca Ağızları | Open Subtitles | أفعالهم، حياتهم، أفواه كبيرة، |
Ağızları var ama konuşmazlar. | Open Subtitles | لديهم أفواه لكنهم لا يتحدثون |
Ağızları nasır tutmuş. | Open Subtitles | كلهم لديهم أفواه قاسية |
Ağızları anlıyorum. | Open Subtitles | أفواه أفهم. |
Lütfen dedektiflerinizi bu vaka hakkında Ağızları sıkı olması konusunda uyarın. | Open Subtitles | رجاءً أخبري مُخبريكِ أنْ تبقى الأفواه مُغلقة حولَ هذه القضيّة. |
Altı saat boyunca bağlı ve Ağızları kapalı kalmışlar. | Open Subtitles | ظلوا مقيدين ومكممين لمدة 6 ساعات |
Bu yolculukları yaptıktan sonra orada aşağıda olan şeyleri gerçekten kavrayıp anlamaya başladım, örneğin derin okyanus Ağızları gibi, inanılmaz, hayran bırakan hayvanlar gördüm. Bunlar basitce Dünyamız'da yaşayan uzaylılardı. | TED | إذاً وبسبب هذه الرحلات الاستكشافية بدأت أقدر مالذي يحدث هنالك في الاسفل مثل وجود الفتحات الحرارية في أعماق المحيط والتي رأينا فيها تلك الحيوانات الرائعة جداً والتي تُعد هنا على الأرض مخلوقات فضائية |
Ağızlarını tıka basa dolduruyorlardı, yemek yerken Ağızları açıktı ve bu çok fazlaydı. | Open Subtitles | يملؤون أفواهم بالطعام ويأكلون المزيد ثم يكتشفون أنهم قد بالغوا |