Adliye binasındayız. İşte Peder Richard Moore. | Open Subtitles | نحن أمام محكمة المقاطعة وهذا الأب ريتشارد مور |
Brian! Biscayne Adliye sarayının önünde duran bu adam artık özgür. | Open Subtitles | لينكسنتون " وقف خارج محكمة " بيسكين " هذا اليوم " |
Arabamdan indim ve Adliye sarayına yürümeye başladım. | TED | وأخيراً ترجلت من سيارتي واتجهت إلى قاعة المحكمة. |
Adliye sarayının merdivenlerinden çıkarken, oranın yaşlıca siyahi bir temizlikçisi vardı. | TED | وعندما اقتربت من قاعة المحكمة ، كان هناك رجلٌ أسود كبير السن والذي كان الحاجب في تلك المحكمة. |
Adliye Sarayları Amerika'nın dört bir yanından gelecek çiftlerin işini görebilmek için hava karardıktan sonra da açık olacak. | Open Subtitles | المحاكم ستظل مفتوحه بعد الظلام لكي تلائم العديد من الأزواج من كل أنحاء أمريكا |
Adliye binasının altında cehenneme bir kapı açmaya çalıştıkları zamanki. | Open Subtitles | عندما حاولن فتح بوّابة إلى الجحيم تحت دار القضاء |
Üç yabancının önünde ve yanınızda aileniz olmadan eyalet Adliye sarayında evlendikten bir gün sonra vizesi dolmuş. | Open Subtitles | كان مِن المقرر أنْ تنتهي تأشيرتها في اليوم التالي لزواجكما. في محكمة المقاطعة أمام ثلاثة غرباء وبلا حضور عائلي. |
Adliye memuruna rüşvet vermeni ya da polis kayıtlarına sızmanı sağlayacak kadar değerli değil miyim? | Open Subtitles | ألا أستحق رشوة موظف محكمة أو التسلل لسجلات الشرطة؟ أين المتعة في ذلك؟ |
Sharon Solarz'ın masumiyet savunması yaptığı Ann Arbor Adliye Binası'nın önündeyim. | Open Subtitles | انا اقف خارج محكمة آن آربور حيث شارون سولارز حاولت اثبات براءتها |
Eğer Adliye binasında evlenmemiz gerekecekse, orada evleniriz. | Open Subtitles | اذا كان علينا ان نتزوج في محكمة اذاً ذلك ما سنفعله |
Adliye, 11. Gezici Hâkimi'ne temyiz başvurusunu reddetti. | Open Subtitles | و وزارة العدل ستقوم بالطعن في الأمر الى محكمة الاستئناف الأمريكية للدائرة الحادية عشرة. |
Adliye memuruyum ve valiyle görüşmem gerekli. | Open Subtitles | انا من محكمة العدل ، احتاج لـِ مقابلة الحاكم |
Siz Adliye binasında şahitler önünde suç işlediniz. | Open Subtitles | لقد خالفتم القانون في قاعة المحكمة بوجود شهود على ذلك |
Adliye binasının veya ofisin yanından bile geçmemiş. | Open Subtitles | وكان بالقرب من مكان قاعة المحكمة أو مكتب المبنى. |
Bu izin belgesini, Adliye binasına kendi ellerimle götüreceğim. | Open Subtitles | و سأحصل على تلك المُذكرة مباشرةً من قاعة المحكمة بنفسي |
Adliye'ye gidip, öylece dava dosyalarının orijinallerini mi aldın? | Open Subtitles | خرجتٍ من قاعة المحكمة مع ملفات المحكمة الأصلية؟ |
Fotoğrafı onlarca kişiye gösterdim. Kimse bu Adliye binasını bilmiyor. | Open Subtitles | لابدّ أنّي أريتُ الصُورة لاثنا عشر شخصا، فلا يبدو أنّ هُناك أحد يتعرّف على قاعة المحكمة. |
Lütfen bana Adliye binasının İbiza'daki şık bir barda olduğunu söyle. | Open Subtitles | من فضلك قل لي "قاعة المحكمة" هو شريط أنيق في إيبيزا |
Patrice ile Adliye Sarayında görüşürlerdi. | Open Subtitles | لقد كانا يقابلها فى قاعات المحاكم. |
Diğer Clark Westerfeld'ler için Adliye binalarında ölüm belgelerine baksınlar. | Open Subtitles | تفقدوا المحاكم بحثاً شهادات وفاة |
Üzgünüm. Adliye dedikoduları. | Open Subtitles | آسف شائعات المحاكم |
Herkes Adliye sarayındaki konserde olacak. | Open Subtitles | الجميع سيكونون في الإجتماع في دار القضاء |
Adliye binası sadece bir kaç mil uzakta. | Open Subtitles | الآن، دار القضاء على بعد عدة أميال فقط |