"affedilemez" - Translation from Turkish to Arabic

    • يغتفر
        
    • يُغتفر
        
    • تغتفر
        
    • غفرانه
        
    • تُغتفر
        
    • يُغفر
        
    Hedefine âşık olmak gibi affedilemez bir hata yaptığın için mi? Open Subtitles لانك قد فعلت خطأ لا يغتفر بوقوعك في حب هدفك ؟
    Otoparkta neler yaptığını duydum, büyük çocuk ve bu affedilemez. Open Subtitles سمعت بما فعلت في ساحة السيارات أيها العظيم وذلك لا يغتفر.
    Siz ikinizin yaptığı affedilemez bir şeydi. Open Subtitles الذي قمتم به انتم الاثنان كان شيئا لا يغتفر
    Bu tür konuşmalar affedilemez. Open Subtitles ذلك النوع من الكلام لا يُغتفر على ما أعتقد
    Ulusal güvenlikle alakalı bir sorunda benden habersiz işler çevirmek affedilemez. Open Subtitles عدم إخبارى بشىء يتعلق بالأمن القومى أمر لا يُغتفر
    Ama korkunç ve affedilemez bir şey yaptığımı kabul etmen gerek. Open Subtitles ولكن عليك أن تتقبل بأنِ فعلت فضاعة, أشياء لا تغتفر.
    sahsin cani geçmisi, kesinlikle affedilemez. Open Subtitles ذلك الماضي الوحشي، لا يمكن غفرانه
    Yaptığım şey affedilemez. Open Subtitles إن تصرفي ليس من النوع الذي يمكن أن يغتفر.
    Çoğu arkadaşım bunu yaptı, ama benim büyüdüğüm evde bu affedilemez bir şey. Open Subtitles كثير من أصدقائي يفعلون ذلك ولكن في بيتنا هذا ذنب لا يغتفر
    Bir hayaletten kaçmak affedilemez bir davranıştır. Open Subtitles الهروب من شبح يعد نقصاً لا يغتفر من التراث
    Sana karşı yaptığım affedilemez. Open Subtitles لقد ارتكبت خطأ ضدك لا يمكن ان يغتفر مالذي افعله
    Ve hele ben, bu suçlamaları hiç hak etmiyorsam bu kabalık benim görüşüme göre hiç ama hiç affedilemez! Open Subtitles الذنب الوحيد الذي لا يغتفر برأيي... والذنب الوحيد الذي لم أقترفه قط
    Ve hele ben, bu suçlamaları hiç haketmiyorsam bu kabalık benim görüşüme göre hiç ama hiç affedilemez! Open Subtitles الذنب الوحيد الذي لا يغتفر برأيي... والذنب الوحيد الذي لم أقترفه قط
    Eve'in halkınıza yaptıkları affedilemez Ama o benim kızım. Open Subtitles ما فعلته " إيف " بشعبك لا يغتفر لكنها إبنتي
    generalin oglu icin bile bu affedilemez. Open Subtitles حتى لإبن الجنرال، هذا لا يغتفر.
    Ama bu çocukların böyle yaşamalarına izin vermek, affedilemez bir şey. Open Subtitles لكن إنْ تركت هؤلاء الأطفال يستمرون فى العيش بهذه الطريقة فالأمر لا يُغتفر.
    Bu sadece trajik olmakla kalmayıp affedilemez de! Open Subtitles وجدوا أنفسهم يعيشون على الحواف في الشوارع ، لن أقول عنها أنها مأساة بل هي شيئ لا يُغتفر
    Sen ise başka bir yolu seçiyorsun. Bu affedilemez! Open Subtitles وانت تختار طريق اخر , وهذا لا يُمكن ان يُغتفر
    İnan bana senin hükümet binasında kalmandan başka bir şey istemezdim. Özellikle de burada yaşarken yaptığın affedilemez onca şeyden sonra. Open Subtitles خاصة بعد ما اقترفته من أشياء لا تغتفر أثناء عيشك هنا
    affedilemez bir suç işlemiş olsa dahi iki yanlışın, bir doğru edip etmediğini merak etmeye başladım. Open Subtitles على الرغم من انه ارتكب جريمة لا تغتفر , بدأت أتساءل ل لتر إذا كان اثنان الاخطاء جعل الحق حقا .
    Trajik, affedilemez. Open Subtitles إنه أمر مأساوي ، لا يُمكن غفرانه
    Çünkübazıyalanlar affedilemez. Open Subtitles .. لأن بعض الأكاذيب لا تُغتفر ..
    Pekala, yaptığım şeyin, affedilemez olduğunu biliyorum. Open Subtitles .. حسناً، أعرف أن ما فعلته كان لا يُغفر ..

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more