| Ama emin olun botunuz sızdırmaz, sakin olup akışına bırakın. | Open Subtitles | تأكد من القارب الخاص بك لا تسرب والذهاب مع تدفق. |
| Yani bir insanın genital kan akışına göre seksle alakalı etken hakkında nasıl hissettiğine dair bir çıkarım yapamazsınız. | TED | لا يمكنكم بالضرورة التنبؤ كيف يشعرُ الشخص حيال الحافز المتعلق بالجنس عن طريق النظر في تدفق دم أعضائه الجنسية فقط. |
| Eflatun der ki kendimizi yaşamın akışına bırakıp kaderimizi izlersek tekrar birbirimizi buluruz. | Open Subtitles | ما قاله أفلاطون اننا اذا توقفنا وذهبنا مع التيار |
| - akışına bırakıyoruz. | Open Subtitles | لا يهم. نحن الخفيفة ومنسم. |
| doğayı normal akışına bırakmak ona bir parça engel olmaktan farklıdır. | Open Subtitles | ترك الطبيعة تأخذ مجراها مختلف عن مساعدة الطبيعة لتنهة |
| - Bırakalım akışına işleri bebeğim | Open Subtitles | غيّري الأمور ياعزيزتي |
| O kadar büyük bir buzdağı ki Şeria Nehri'nin 1000 yıllık akışına eşit su içermektedir. | Open Subtitles | هذا الجبل الجليدي من الضخامة بحيث أن المياه التي يحتويها ستكفي لتدفق نهر الأردن لمدة 1000سنة. |
| Yakın zamanda belirgin bir mali kaynak akışına sahip olacağız ve birleşmeden doğan kayıpları kapatacağız. | Open Subtitles | سنحصل على تدفّق غزير لرأس المال عمّا قريب و سنعوّض العجز الناتج عن الإندماج |
| Bugün, evvelden ezele zamanın akışına katılır. | TED | الوقت الحاضر تضم صوتها إلى تدفق من الوقت من قبل وبعد. |
| Bu, algılanan tehditle vücudun bağışıklık tepkisinin hızlanmasını sağlayan hızlanmış kan akışına olanak sağlar. | TED | هذا يزيد من تدفق تيار الدم، مما يسرع بشكل مفيد رد الفعل المناعي ضد هذا التهديد المدرك. |
| Nefes borunuza ve ciğerlerinizdeki hava akışına baskı yaptığını düşünüyorum. | Open Subtitles | أظن أنّها تعترض مسار الهواء بداخلكِ و تمنع تدفق الهواء إلى رئتكِ |
| Öyleyse işleri akışına bırak, Matt... ve bolca eğlenmeye bak... ve vakit geçirmeden yeni arkadaşlar edin. | Open Subtitles | لذلك، اجري مع التيار يا مات وستستمتع كثيراً وسيكون لك أصدقاء كثر بوقت قليل |
| Bir yerde işleri akışına bırakmak gerek. | Open Subtitles | وانت فقط يجب عليك السير مع التيار تعرفين |
| Gençken, hayatı her daim kendi akışına bırakan bir Avatar'dım. | Open Subtitles | عندما كنت شاباً لقد كنت دائماً الأفاتار الذي يسير مع التيار |
| - Aynen öyle, akışına. | Open Subtitles | الضوء تماما ومنسم. |
| akışına bırakıyoruz işte. | Open Subtitles | نحن ابقائها الضوء ومنسم. |
| Yürüyüp gitsenize, olayları doğal akışına bırakın? | Open Subtitles | لم لا تبتعدو وتدعو الطبيعة تأخذ مجراها ؟ |
| Bazen olayları akışına bırakmakta zorlanıyorum. | Open Subtitles | انها , صعبة بالنسبة لي ان ادع الامور تأخذ مجراها بعض الاحيان |
| - Bırakalım akışına işleri bebeğim | Open Subtitles | غيّري الأمور ياعزيزتي |
| - Bırakalım akışına işleri bebeğim | Open Subtitles | غيّري الأمور ياعزيزتي |
| Hayır, söz konusu gece için ham veri akışına ihtiyacım var. | Open Subtitles | لا، أحتاج لتدفق بيانات خام خاص بالليلة المعنيّة |
| Suyun akışına bağlı olarak, nehir yatağı gelip gider. | Open Subtitles | rlm; طبقاً لتدفق المياه، rlm; يأتي مجرى النهر ويتدفق. |
| Odaklan ve dikkat kesil akışına kelimelerin. | Open Subtitles | إذ يمكن إصلاح ذلك تمامًا من خلال فرقعةٍ وحيدة عن طريق التركيز ومتابعة تدفّق كلماتي |
| Belki artık niye gitmenin ve işleri akışına bırakmanın daha iyi olacağını anlarsın. | Open Subtitles | ربما ستفهمين الآن لماذا من الأفضل لك أن تغادري وتتركي هذا الأمر يأخذ مجراه الطبيعي |
| Ama insanlarda ve birkaç başka türde plasenta, annenin dolaşım sistemine yani kan akışına direkt bağlıdır. | TED | أما بالنسبة للبشر وقلة من الكائنات الأخرى، فإن المشيمة تخترق الدورة الدموية للأم، للوصول مباشرة إلى مجرى دمها. |
| Wall Street'teki adamlar Ablixa'da yaşadığımız şeyden dolayı nakit akışına devam ettiler. | Open Subtitles | لقد أنخفظت مبيعاتهم في (الوال ستريت) بسبب (ما حصل لعلاج (إبليكسا |