| Hayır, fakat bu akıllılık köleler arasında hiç özendirilmemiş. | Open Subtitles | كلا، لكن الذكاء لم يكن موضع تشجيع بين العبيد |
| Bana saygı göstersen, akıllılık etmiş olursun. | Open Subtitles | ستكون حكيماً لو عاملتني بقليل من الاحترام |
| Bana akıllılık taslamıştı. Kızlar tuvaletine itmiştim. | Open Subtitles | أصبح ذكيا معي مرة ودفعته إلى غرفة الفتيات |
| Onunla evlenerek akıllılık etmişsin. Senden boşanarak akıllılık etmiş. | Open Subtitles | كُنتَ ذكياً جداً لزواجكَ منها و كانَت ذكيَة جداً لتطليقِك |
| Bütün bu kedilerden dolayı güzel mobilyalalarının olmamasıyla akıllılık etmişsin. | Open Subtitles | ، مع كل هذه القطط أنتِ حكيمة بأن لايكون لديكِ أثاث رائــع |
| Ben saklanmıyorum, akıllılık ediyorum. | Open Subtitles | لأن هذا أسهل من التورط بالمتاعب أنا لست أختبئ، أنا أتصرف بذكاء |
| Onları ya da beni yargılarken kişisel kan davanın gözünde bulut oluşturmasına izin vermezsen akıllılık edersin. | Open Subtitles | ويجب أن تكون حكيما بأن لا تدع حقدك الشخصي يشوّش حكمك لهم أو لي. |
| Danny, Candace'in özel işlerine karışmayarak akıllılık etti. | Open Subtitles | داني كان حكيمًا عندما أبتعد عن علاقات كانديس الشخصية |
| akıllılık ile korkaklık arasında çok ince bir çizgi vardır. | Open Subtitles | هناك خيط رفيع بين الجبن والذكاء |
| Bu daha çok onların bir çeşit akıllılık gösterdiğidir. | Open Subtitles | انها تقريبا كما لو أنها تظهر نوع من الذكاء. |
| aynı sosyoekonomik geçmişten gelirler, genel olarak aynı akıllılık seviyesindedirler, genel olarak aynı alımlılıktadırlar, ve aynı dinî görüşte olurlar. | TED | من الخلفية الاجتماعية والاقتصادية نفسها، على نفس المستوى من الذكاء العام، على الصعيد نفسه من المظهر الجيد عموما، نفس القيم الدينية. |
| akıllılık etmeye çalışma. | Open Subtitles | لا تلعب لعبة الذكاء معي لا يا سيدي .. |
| Benim danışıklı dövüşümü kabul ederek akıllılık ettin. | Open Subtitles | لقد كنت حكيماً لقبولك عرضي في التواطؤ. |
| Obi-Wan onu benden saklamakla akıllılık etmiş. | Open Subtitles | "أوبي-وان" كان حكيماً في إخفائها مني. |
| Saklanmakla akıllılık ettin, John. | Open Subtitles | "أنت كنت حكيماً لتختبئ هكذا يا "جون |
| İçki içiyorsanız da akıllılık yapın ve araba kullanmayın. | Open Subtitles | و إن حدث و أكثرت من الشراب كن ذكيا بشأن هذا و دع أحدهم يأخذك إلى وجهتك. |
| - Tanığın mı? - Bu doğruysa onu takip etmeyerek akıllılık etmişsin Gezgin. | Open Subtitles | إذا كان ذلك صحيحا فقد كنت ذكيا بعدم لحاقك به، أيها المسافر |
| akıllılık edip güzergahı değiştirmek zayıf olmak demek değildir. | Open Subtitles | هو الشيء الوحيد المُهم في هذا الأمر أن تكون ذكياً وتغير مسار السِكة ليس كأن تكون ضعيفاً |
| akıllılık etmeye çalışma, çünkü değilsin. | Open Subtitles | . لا تحاول أن تكون ذكياً ، لأنك لست كذلك |
| Papağanlar tedbirli davranmakta akıllılık etmiş. | Open Subtitles | كانت الببغاوات حكيمة بأن تكون حذرة. |
| Bana gelerek akıllılık ettin. | Open Subtitles | كنتِ حكيمة لمجيئك إلي |
| akıllılık edip kürek sporunu seçtim, sonrasında da bayağı ilerlettim. | TED | فاخترت بذكاء التجديف و كنت جيدا في ذلك |
| O adamdan kaçmakla akıllılık ettin. | Open Subtitles | لقد كنت حكيما بهربك من ذلك الرجل |
| Onu buraya getirmekle akıllılık etmişsin Burke. | Open Subtitles | كنت حكيمًا باحضارها، (بورك). |
| - akıllılık ile korkaklık arasında çok ince bir çizgi vardır. | Open Subtitles | -بسرعه هناك خيط رفيع بين الجبن والذكاء |