Elimden bu kadar geliyor ama üzerinde fazla çalışmadım. Bu biraz zaman alacaktır. | Open Subtitles | أنا أبذل قصارى جهدي، ولكن ليس لديّ الكثير للعمل عليه، سيستغرق بعض الوقت |
Genel bölgeyi verebilirim. Ama tam olarak belirlemek zaman alacaktır. | Open Subtitles | يمكنني إعطاءكم مكانًا عامًا لكن تحديد الموضع بالضبط سيستغرق وقتًا |
Bir plazma kesici buldum ama trinium'u geçmek zaman alacaktır. | Open Subtitles | وجدت قاطع البلازما ولكن سيأخذ بعض الوقت لأصل إلى الترينيوم |
Bu şeyi yenmemiz, hep birlikte dövüşsek de belli bir vakit alacaktır. | Open Subtitles | حتى و إن كنا جميعاً هنا، فأنه سيأخذ وقتاً لهزيمة هذا الشيء |
Eğer New York'ta indirimdeki her ürünü ve servisi saymak istiyorsanız- 10 milyar kadar var- 317 yılınızı alacaktır. | TED | ان أردتم ان تقوموا بحصر كل الخدمات والمنتجات الموجودة في نيويورك والتي تبلغ 10 مليارات فسوف يستغرق منكم هذا 317 عام |
Orada 100.000 ürün var. Tüm gününüzü alacaktır. | TED | هناك ما يقارب 100،000 منتج .. سيستغرق الامر اليوم بطوله |
Bu, bence belki de bir süre alacaktır, ancak tıpta bir devrime yol açacaktır. | TED | هذا، ما أود أن أقترحه، وربما أن الأمر سيستغرق بعض الوقت، ولكن هذا سوف يقود ثورة في الطب. |
Ama şimdi ışığın kaynağına doğru ilerlediğinden ışığın ona ulaşması daha az zaman alacaktır ve ışık demetlerini daha sık gözlemleyecektir. | TED | ولكن الآن، بما أنها تسافر باتجاه مصدر الضوء، سيستغرق وقتاً أقل حتى يصل إليها، وسترصد الموجات على نحو متكرر أكثر. |
Biraz zaman alacaktır tabi, mesela 6 ay, bu sürede eğer ben... - Eğer ne? | Open Subtitles | سيستغرق ذلك بعض الوقت لنقل ستة أشهر ، لأعرف إذا؟ |
Hızla giderken, 180 derece döndüğünüzü farketmesi biraz zaman alacaktır. Fakat hazır olmalısınız. | Open Subtitles | سيستغرق دقيقة ليدرك أنه سينعطف بمعدل 180 درجة، مسرعاً |
Kurul, bursunuzu yenileme kararını görüşürken bunu dikkate alacaktır. | Open Subtitles | اذا المجلس سيأخذ ذلك بعين الإعتبار عندما يقرر تجديد المنحه الدراسيه أم لا |
Zamanla, her yara iyileşecektir, ama onların izlerinin gitmesi zaman alacaktır. | Open Subtitles | سوف تخف الجروح مع الوقت لكن أثرها سيأخذ وقتا |
İstediğin konuma gelmesi belli bir süre alacaktır. - Teşekkürler. | Open Subtitles | سيأخذ الأمر وقتاً قليلاً لتحريكه في خط منتظم |
Filler ya da insanlarda bir özelliğin yeterli ölçüde yayılması yüzyıllar alacaktır. | TED | بالنسبة للفيلة أو البشر، قد يستغرق الأمر قروناً لتنتشر سمة بما يكفي على نطاق واسع. |
Hep orada olduğunu hissetmeden önce biraz vakit alacaktır. | Open Subtitles | وقد يستغرق الأمر بعض الوقت لكي تشعر بما كان لديك. |
Bu çocuklar büyük zorluklar yaşadığından haliyle biraz zaman alacaktır. | Open Subtitles | إن هذه الفتاه عانت الكثير و ستستغرق وقتاً حتي تألفنا |
Stinger'lar Rusları Afganistan'dan atmıştı. Biraz zaman alacaktır. | Open Subtitles | عملية إخراج قذائف ستينجر من روسيا إلى أفغانستان تستغرق وقت |
Yaptığını öğrenir öğrenmez, herşeyini alacaktır... kafandaki gösterişli küçük şapka da dahil. | Open Subtitles | وعندما يعرف ما الذي فعلته، سوف يأخذ كُل شيء من ضمنه الربح الذي كسبته. |
İlk iki sanayi devrimi gibi yeni makine çağının komple çıkarımının tam olarak bitmesi en az bir yüzyıl alacaktır, fakat bocalamaktadırlar. | TED | مثل الثورات الصناعية الأولى والثانية، التضمين الكامل للعصر الجديد للجهاز سوف تأخذ مالا يقل عن قرن، ولكنها مذهلة. |
Hükümetiniz bütün yardımımı alacaktır. | Open Subtitles | حكومتكم ستتلقى مساعدتنا الكاملة |
Önerge onaylanmıştır, belediye meclisindeki benim koltuğumu Doug Wilson en kısa zamanda alacaktır! | Open Subtitles | تمت الموافقة على القرار (دوغ ويلسون) سيحل محلي القرار ساري المفعول من الآن |
Yüz tanıma programımızın o kadar veri üstünden geçmesi bile çok vakit alacaktır. | Open Subtitles | حتّى مع برنامجنا للتعرّف على الوجوه، سيتطلّب البحث بهذا الكمّ من المعلومات وقتاً طويلاً. |
Binbaşı aynı elektroşoku alacaktır. Onu da öldürür. | Open Subtitles | سيتلقى الميجور نفس الشحنة الكهربية و قد تقتله |
Bir aramayla, park yerini elinden alacaktır. | Open Subtitles | مكالمة واحدة مني وسيأخذ سيارتكِ من مكانها |
Dinle, sana her ne önerdiyse bunun on katını senden geri alacaktır. | Open Subtitles | أنظر , مهما كان ما تظن , أنك ستحصل عليه من هذا الرجل سيأخذه منك أضعاف مضاعفة |
Yani tüylerini alsa da deodorant sürse de, cildini gerdirse de bu adam bu sinyalleri mutlaka alacaktır. | Open Subtitles | والآن من الممكن أن تحرمها، أو تلمعها، تنظفها. ولكنه سيلتقط الأشارات التي ترسلها. |
Eğer bunu senden alamayacak olursa eninde sonunda başkasından alacaktır. | Open Subtitles | ... فإن لم يحصل عليه منكِ فسيحصل عليه من احدٍ ما غيركِ |