Aydınlatma görevini yerine getiriyor, ama aynı zamanda, bu veriyi transfer edebiliyoruz. | TED | انه يؤدي وظيفة الاضاءة لكن في نفس الوقت نستطيع بث هذه البيانات |
Kapşonu anlık bir kararla takabilirsiniz ve bununla sıcaklık ve koruma hissedebilirsiniz ama aynı zamanda işin psikolojik yanlarını da hissedebilirsiniz. | TED | يمكنك فورا أن تفكر في ارتداء الهودي على رأسك، وتشعر بدفئه وحمايته، لكن في نفس الوقت، يمكنك أن تشعر بجوانبه النفسية. |
Çocuklarımız büyüyor, ama aynı zamanda da başka yönlere doğru gelişiyoruz. | TED | أطفالنا يصبجون أكبر، ولكن في نفس الوقت نحن نمو في اتجاهات مختلفة. |
Benim için gerçekten önemli olan bir diğer şeyse, Hindistana özgü ama aynı zamanda çok çağdaş bir içerik yaratmatı. | TED | شيء آخر مهم بالفعل لي هو خلق محتوى هندي ولكن أيضا معاصر جدا. |
Büyük sorunlar büyük çözümler gerektirir, büyük fikirlerin, hayal gücü ve cesaretin tetiklediği ama aynı zamanda işe de yarayan çözümler. | TED | إن المشاكل الكبري تحتاج لحلول كبرى، ملهمة بأفكار كبيرة و خيال وجرأة، لكن أيضاً بحلول مجدية. |
ama aynı zamanda oldukça yetenekli bu gerçeği görmezden gelemem. | Open Subtitles | لكنها أيضاً عاملةٌ ماهرةٌ للغاية حقيقةٌ أميلُ إلى التغاضي عنها |
Onu tanımazsınız, depresiftir, ama aynı zamanda ilahi. | Open Subtitles | أنت لا تعرفه لحد الآن، لكنّه كئيب جدا، قدسي جدا رغم ذلك. |
Bunu söyleyecek son kişiyim ama aynı zamanda senin Başçavuşunum. | Open Subtitles | أعلم أنني آخذ شخص يقول شيئاً كهذا لكنني أيضاً ملازمك |
Her şey iyiydi ama aynı zamanda çok korkuyordum. | Open Subtitles | إسمع ، لقد كان جيّداً ، لكنه أيضاً أثار خوفي. |
Peki ya fareyi bu yeni kutuya koysak, ama aynı zamanda, öncesinde yaptığımız gibi lazerleri kullanarak korku anısını yeniden canlandırsak nasıl olur? | TED | لكن ماذا لو وضعنا الفأر في هذا الصندوق الجديد لكن في نفس الوقت، فعَّلنا ذاكرة الخوف باستخدام الليزر كما فعلنا سابقاً؟ |
İşe bisikletle gidiyor, ama aynı anda, bazı yönlerden muhafazakar. | TED | يركب دراجته للعمل لكن في نفس الوقت, هو بشكل ما محافظ |
ama aynı zamanda, Chad daha dengesiz bir hale gelmişti ve biz bunun bedelini benzin alırken ödemiyorduk. | TED | لكن في نفس الوقت تشاد صارت أقل استقرارا ونحن لا ندفع هذا السعر في المضخة |
SS: Bence sonuçlar oldukça gerçekçi ve merak uyandırıcı ama aynı zamanda benim için bile korkutucu. | TED | س.س: أعتقد أن هذه النتائج تبدو واقعية جدًّا ومثيرة للاهتمام، ولكن في نفس الوقت مرعبة، حتى بالنسبة لي. |
ama aynı zamanda, giderek sinir bozucu oluyor, çünkü yalnızca kendi verdiğimiz zararların ölçümünü yapmaya başladık. | TED | ولكن في نفس الوقت، كان ذلك محبطا على نحو متزايد لأننا قمنا بقياس الضرر الذي تسببنا به. |
Genelde bitkiler ve hayvanlar hakkında konuşmuştu, ama aynı zamanda evrimleşen ve soyu tükenen dillerden de bahsetmişti. | TED | تكلم بكثرة عن الحيوانات والنباتات ولكن أيضا حول اللغات، تتطور وتصبح منقرضة |
Sokaklarda, evet, ama aynı zamanda mutfak masasında ve yatakta yapılan müzakerelerde ve aşıkların ilişkilerinde, ebeveynler, kız kardeşler ve arkadaşlar arasında da mevcut. | TED | في الشوارع, نعم, ولكن أيضا في المناقشات على مائدة الطعام و في سرير الزوجية وفي العلاقات بين الأحباب و الآباء و الإخوة و الأصدقاء. |
Romantik ve devrimci biri olan Neruda, 20. yüzyılın en ünlü, ama aynı zamanda en çok tartışılan şairlerinden biriydi. | TED | كان الرومانسي والثوري نيرودا يُعد من أكثر شعراء القرن العشرين شهرةً، لكن أيضاً من أكثرهم تفتحاً وإثارة للجدل. |
Ama, aynı zamanda, mülteci kamplarında ölen dedelerim vardı. | TED | لكن أيضاً كان لي جد توفي في مخيمات اللاجئين. |
Menapoz artık çocuk sahibi olamayacaksınız demektir, ama aynı zamanda bir kadının hayatında muhteşem bir platoya da işaret eder. | Open Subtitles | سن اليأس تعني أنك لا تستطيعين إنجاب المزيد من الأطفال لكنها أيضاً تحدد مرحلة جديدة رائعة بحياة المرأة |
Çok sinsice bir takip olurdu bu, ama aynı zamanda çok romantik. | Open Subtitles | سيكون هذا أشبه بملاحقةً الصيّادين، لكنّه رومانسي جداً |
ama aynı zamanda senden de iriyim. Neden bu sefer kapıyı benim açmama izin vermiyorsun? | Open Subtitles | لكنني أيضاً أكبر منك, لذا لماذا تدعني أضرب الباب هذه المرة؟ |
Bu film çürüklerini önlemek için yapılmış ama aynı zamanda diş çürüklerini yüceltiyor. | Open Subtitles | هذا الفيلم معارض لتسوس الأسنان لكنه أيضاً يجعله ساحراً |
Başkalarının içindeki karanlığa çekiliyorsun ama aynı zamanda bundan korkuyorsun. | Open Subtitles | إنك غارق في ظلام الآخرين وفي نفس الوقت.. أنت تخافه |
Kuralcılar, buraya dini nedenlerle geldiler veya öyle iddia ettiler, ama aynı zamanda da çok para kazanmak istedikleri için de gelmişlerdi. | TED | البوريستانيين اتوا الى هنا لأسباب دينية. او هكذا قالوا لكنهم ايضاً اتوا لأنهم ارادوا اكتساب الكثير من المال |
Oğlumun yasını tutuyorum, ama aynı zamanda bir ülke yönetiyorum. | Open Subtitles | أنا أندب ابنا مات لكني أيضا أدير البلاد. |
Evet, biz dostuz ama aynı zamanda senin patronunum! Emirleri ben veririm. Ne diyorsam onu yapacaksın! | Open Subtitles | أجل نحنا صديقان لكني أيضاً رئيسك وأدير هذه المنطقة لا تديرها لجنة |
ama aynı zamanda o bir doktor, sana iyi bir tavsiyede bulundu. | Open Subtitles | ربما الرجل هو الرجل لكنه أيضا طبيب، وأعطاك بعض النصائح الجيدة جدا. |
ama aynı şey geçerli olmayabilir, eğer maddesel olmayan şeyler ve öğretme ve öğrenme gibi sosyal uygulamalar veya şehir hayatında bir arada olmak hakkında konuşuyorsak. | TED | لكن نفس الشيئ ربما لا ينطبق اذا كنا نتحدث عن سلع غير مادية وممارسات اجتماعية مثل التدريس أو التعلّم أو المشاركة سوياً في حياة مدنية. |
ama aynı zamanda sırf aptallığı yüzünden de dışlanmaması gerektiğini düşünüyoruz. | Open Subtitles | و لكننا أيضاً لا نظن أنه يجب أن يُحاكم على غباؤه |