Kuralcılar, buraya dini nedenlerle geldiler veya öyle iddia ettiler, ama aynı zamanda da çok para kazanmak istedikleri için de gelmişlerdi. | TED | البوريستانيين اتوا الى هنا لأسباب دينية. او هكذا قالوا لكنهم ايضاً اتوا لأنهم ارادوا اكتساب الكثير من المال |
Belki dindar insanlardı ama aynı zamanda da gerçekten agresif birer kapitalisttiler, ve diğer kolonistler ile karşılaştırıldıklarında aşırı kar eğilimleri sebebiyle suçlandılar. | TED | كانوا متدينين لكنهم ايضاً كانوا رأسماليين بعنف و قد اٌتهموا بميول ربحية بالمقارنة بالمستعمرين الاخرين |
ama aynı zamanda da kayıt tutma konusundaki adı çıkmış güvenilirsizliğiydi. | Open Subtitles | لكن هوَ معروف أن حكومته سيّئة فيحفظالسجلات. |
ama aynı zamanda da kayıt tutma konusundaki adı çıkmış güvenilirsizliğiydi. | Open Subtitles | لكن هوَ معروف أن حكومته سيّئة فيحفظالسجلات. |
Sayın Başkan, siz şanslı bir insansınız ama aynı zamanda da asilsiniz. | Open Subtitles | سيدى الرئيس؟ لو أنى سأقول ذلك بنفسى أنت رجل محظوظ و لكن أيضا رجل نبيل |
ama aynı zamanda da insanların isteyerek ya da istemeyerek kimliklerini internete koymaları sonucu da ediniyorlar. | Open Subtitles | لكن أيضا من طُرق كشف الناس لأنفسهم على شبكة المعلومات سواء أكانوا على علمْ بذلك أمْ لا. |
Vücudumuzu çalıştırır ama aynı zamanda da bir güç türü. | TED | هو ما يحرك أجسادنا، لكنه أيضًا شكل من أشكال القوة. |
Bu yetişkinler için ama aynı zamanda da Thelonious için, okuyacak yaşa geldiğinde okuması için: Dünya sana diyecek ki "Daha iyi bir insan ol." | TED | لذا، ما سألقيه عليكم للكبار، لكنه أيضًا لـ ثَالُوْنِيُوْسْ، عندما يصبح كبيرًا لقراءته: سيقول لك العالم، " كن شخصًا أفضل " |
ama aynı zamanda da korkunç bir susuzluğa. | Open Subtitles | لكن أيضا ًعطش فظيع. |