Ama iyi haber şu ki fajların bir yere gittiği yok. | TED | لكن الأخبار الجيدة هي أن العاثيات ما زالت هنا. |
Bu tür bir rahatsızlık çok korkutucu olabilir, Ama iyi haber şu ki durumunun geçici olma olasılığı çok yüksek. | Open Subtitles | ذلك النوع من الاضطراب مخيف جدا لكن الأخبار الجيدة هي حالتك حالة عابرة |
Ama iyi haber şu ki bu, ilişkimizi yepyeni bir seviyeye taşıdı. | Open Subtitles | ..لكن الأخبار الجيدة هي لقد أخذ ذلك من علاقتنا إلى مرحلة جديدة تماماً |
Ama iyi haber şu ki Bin Ladin'in tanımladığı manada küresel cihad neredeyse bitti. | TED | و لكن الخبر الجيد هو أن الجهاد العالمي كما عرفه بن لادن قد انتهى تقريباً، |
Hiç bilmiyorum. Ama iyi haber şu ki... gizli bir silahımız var. | Open Subtitles | لا فكرة لدي لكن الخبر الجيد هو أننا نملك سلاحا سريا |
Ama iyi haber şu ki, şu an buraya geliyor... | Open Subtitles | لكن الأخبار الجيدة هي أنها بطريقها إلى هنا |
Ama iyi haber şu ki yaşlı bir kadını bir kovaya kusturmam gerek. | Open Subtitles | لكن الأخبار الجيدة هي أنني سأجعل عجوزاً تتقيأ في دلو |
Ama iyi haber, şu anda buraya geliyor sen benim yerime onunla konuşacaksın. | Open Subtitles | لكن الأخبار الجيدة هي أنها بطريقها إلى هنا و أنت ستتكلم معها بالنيابة عني - لا - |
- Hmm. - Ama iyi haber şu ki | Open Subtitles | لكن الأخبار الجيدة هي |
Ama iyi haber şu ki, derinlerde bir yerde Adrian da bunu biliyor. | Open Subtitles | ... لكن الأخبار الجيدة هي ... أنه في مرحلة أعمق أدريان ) سوف يعلم هذا أيضاً ) |
Ama iyi haber şu ki olduğumuzdan daha uzakta olası yakalanma riskimiz daha az olacak. | Open Subtitles | لكن الخبر الجيد هو... أنه كلما إبتعدنا... كلما قلت إحتمالية القبض علينا |
- Ama iyi haber şu ki bir teorim var. | Open Subtitles | لكن الخبر الجيد هو أن لدي نظرية |