| Karaya en yakın olduğumuz anların bu anlar olduğunu bilirdik. | Open Subtitles | ،علمنا في تلك اللحظات أننا لن نقترب يوماً من اليابسة |
| O anların bir çoğu bile bir araya gelip bu hareketi başlatamaz. | TED | حتى الكثير من تلك اللحظات مع بعضها لا تنتج حركة. |
| Ama küçük anların büyük etkisi olabilir. | TED | لكن يمكنُ أن تحمل اللحظات الصغيرة قوة عظيمة. |
| Zamanda askıya alınmış böyle anların kırılganlığını seviyordu. | Open Subtitles | كان يحب هَشَاشَة تلك اللحظات المعلقة بالزمن, |
| # Bu anların büklümlerinde, # | Open Subtitles | في طيّاتِ هذه اللحظاتِ |
| Benim beklemediğim şey birlikte görülmekten korkmayı unutacağım anların olmasıydı. | Open Subtitles | ما لم أتوقعه تلك اللحظات حيث أنسى أن أكون خائفاً شخص ما يمكنه أن يرانا معاً |
| Benim beklemediğim şey birlikte görülmekten korkmayı unutacağım anların olmasıydı. | Open Subtitles | ما لم أتوقعه تلك اللحظات حيث أنسى أن أكون خائفاً شخص ما يمكنه أن يرانا معاً |
| Emin olun, dokunaklı anların kendi payıma düşeninden fazlasını yaşadım. | Open Subtitles | ساكافئك اذا سمحت لى بنصيب اكبر من هذه اللحظات |
| Seninle ilgili düşünceler aklıma gelince, bu anların hayali suyun örtüsü altında | Open Subtitles | عندما التفكير بك يدخل عقلي تلك اللحظات تفور تحت سطح الماء |
| Evet, bu anların değerini bilmek lazım çünkü bir de bakacaksın ki, tekrar uyanacaklar. | Open Subtitles | نعم، أعزّ هذه اللحظات حقا، تكون تتأملهم أمامك وأنت تعرف أنهم في أي لحظه سيصحون ثانية |
| Burada beş yıl geçirdikten sonra her hafta aynı anların tekrar yaşandığını hissetmemek imkânsız. | Open Subtitles | بعد خمس سنوات في هذا المكان يصعب ألا تشعر بأنك تكرر اللحظات ذاتها أسبوعاً بعد أسبوع |
| Yani kitap garip anların olduğu hikayelerle başlar hani şu herkesin senin çok fazla çörek yediğin zamanların gibi. | Open Subtitles | إذا سيبدأ الكتب عن اللحظات المحرجة في الشهور الأولى عندما يعتقد الجميع إنك تأكلين كثيراً |
| Huzur dolu anların tadına varmayı öğrenmeliyiz. | Open Subtitles | يجب أن نتعلّم الإستمتاع بهذه اللحظات من الأمان |
| Yeniden laboratuvar içinde evrenin ilk anların yaratıyoruz | Open Subtitles | هكذا، الذى نفعله فى المعمل هو إعادة تخليق اللحظات الأولى للكون، |
| Yaşadığın zaman bazı mutlu anların olmuştur herhalde. | Open Subtitles | . بالتأكيد كان هناك بعض اللحظات السعيدة التي عشتها |
| Kocan, tüm o anların Paul'üm için yeterince önemli olmadığına, onun için gerekli olmadığına, | Open Subtitles | زوجكِ قرر ان كل تلك اللحظات لم تكن بذات الأهمية ليشاهدها بول |
| Onu hiç beklenmedik anların eğer hazırsan nasıl hayatını değiştirebileceğini bana hatırlatsın diye dolabıma astım. | Open Subtitles | علّقتها في خزانتي لتذكّرني بأن اللحظات غير المتوقعة يمكنها أن تغيّر حياتك إذا كنت مستعداً لها |
| Özel anların fazla abartıldığını fark etmiş böylece. | Open Subtitles | وقد أدرك حينها أن اللحظات الخاصة قد يكون مبالغٌ في تقديرها |
| Şu anda sahip olduğum bu anların tadını çıkarmak istiyorum. | Open Subtitles | أود أن أبدأ بالإستمتاع بتلك اللحظات التي أعيشها الآن |
| Tüm o kötü anların içinden iyi olanları bulmalıyız. | Open Subtitles | يجب أنْ نجد اللحظات الجيّدة ما بين اللحظات السيّئة |
| # Bu anların büklümlerinde... # | Open Subtitles | في طيّاتِ هذه اللحظاتِ |