| Onun bir kabahati yok, ama sizin anlayabileceğinizi sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أقصد الإهانة أو أي شيء ، لكنني لآ اعتقد أنك ستتفهم |
| Buraya gelmem hataydı. anlayabileceğinizi düşünmüştüm. | Open Subtitles | لقد كانت هذه غلطة ؛ ظننت بأنك ستتفهم ذلك |
| Ayrıca sorunlarımı anlayabileceğinizi düşünmüyorum çünkü genel olarak irade sahibi ve başarılı bir kişiye benziyorsunuz. | Open Subtitles | بالأضافة لا أعتقد بأنك ستتفهم أي مشاكلي لأنك تبدو بأنك تملك كمية كبيرة |
| İnancımı yitiremem. Bunu anlayabileceğinizi ummuştum. | Open Subtitles | على ان اؤمن بذلك , انا اعتقد انكم من دون جميع الناس ستفهمون ذلك |
| Çünkü anlayabileceğinizi düşündüm. | Open Subtitles | لأنني ظننت أنكم يارفاق ربما ستفهمون |
| anlayabileceğinizi umuyorum. | Open Subtitles | متأكده من انك ستتفهم |