Sonbaharda yapraklarını dökmüş bir ağacın üzüntüsünü anlayabilmek için, baharda yeniden çiçekler açtıran yaşam döngüsünü iyi kavramak gerekir. | TED | فهم سبب حزن الأشجار التي تفقد أوراقها في الخريف هو محاولة لفهم دورة الحياة التي تعطينا أزهارا في الربيع. |
Ama durumu iyi anlayabilmek için zamanda biraz ileri gitmeliyiz. | Open Subtitles | ولكن لفهم الأمر جيداً على الشخص أن ينتقل أماماً بالزمن |
Ve serotoninin nasıl çalıştığını anlayabilmek için, serontonin mekanizmasının nerede olduğunu anlamak gerekir. | TED | ومن أجل فهم كيفية عمل السيروتونين، من المهم أن نعرف مكان آليات السيروتونين، |
Bu misyonun sonuçları şunu kanıtlamış oldu kuyruklu yıldızlar güneş sistemini anlayabilmek için çalışılabilecek ideal cisimlerdi. | TED | من نتائج تلك المهمة أنه أصبح جليًّا للعيان، أن المذنبات كانت هياكل مثالية للدراسة لنفهم نظامنا الشمسي. |
Bu benim için gerçek ihtiyaçlarımızın ne olduğunu anlayabilmek için harika bir araç. | TED | هي أداه عظيمه بالنسبه لي لتساعدني لأفهم ما قد يكون حوجتنا الحقيقيه. |
Bir hayvanın ölümünü anlayabilmek için o ince sınırdan ötesini görmeye çalışıyor gibiler. | Open Subtitles | كما لو أنهم يحاولون الرؤية خلال الحاجز ليفهموا موت حيوان |
Bunun nasıl olduğunu anlayabilmek için, galaktik çarpışmaların üzerinde çalışmaya ihtiyacımız var. | Open Subtitles | لفهم كيف يمكن أن يحدث هذا نحتاج درس في الاصطدام لتمثيل المجرة |
Davayı anlayabilmek için belgenin bütününün önem taşıdığını mahkemeye belirtmek istiyoruz. | Open Subtitles | سنقترح على المحكمة كون النص فى كامل سياقه هام لفهم القضية |
Ve bunun gibi antikor lekelemeleri böylesine bir soruyu anlayabilmek için kullanılabilir. | TED | و الصبغ بالاجسام المضاده مثل هذا يمكن استخدامه لفهم هذا النوع من الأسئله |
Bilinci anlayabilmek, öyle sanıyorum ki, evreni ve de kendimizi anlayabilmemizi sağlayacak en önemli anahtar. | TED | فهم الوعي هو المفتاح الحقيقي، كما أعتقد، لفهم الكون وفهم أنفسنا، على حد سواء. |
Bize dışarıda dolaşmak, keşfetmek ve okyanusun sırlarını daha iyi anlayabilmek için gereken zaman lüksünü vermekti. | TED | الهدف هو إعطاؤنا متسعًا من الوقت للبقاء خارجه والتجول، والاستكشاف، لفهم المزيد عن الحدود الأخيرة للمحيط. |
Ruhu şekillendiren gücü anlayabilmek için bir umudumuz olabilir mi? | Open Subtitles | أيمكننا أبداً أن نأمل فى فهم القوة التى تشكل أرواحنا؟ |
Ben de birkaç yıl önce zekânın altında yatan temel fiziksel mekanizmaları anlayabilmek için bir program üstlendim. | TED | و هكذا، منذ عدة سنوات، شرعت ببرنامج لمحاولة فهم الآليات الفيزيائية الأساسية التي تكمن في الذكاء. |
Bu karmaşık süreci daha iyi anlayabilmek için ipek böceğinin başına, yani dikiş makinesine nadir materyallerden oluşan bir mıknatıs yapıştırdık. | TED | من أجل فهم أفضل لكيف تجري هذه العملية المعقدة، لصقنا مغناطيس أرضي صغير إلى رأس دودة قز، إلى مغزال. |
Bu çelişkiyi anlayabilmek için birkaç deney yapmamız gerekecek. | Open Subtitles | لنفهم هذا التضارب علينا أن نُجرى تجارب قليلة |
Böyle bir yeri anlayabilmek için, çelişen bu iki kanunu, her şeyi kapsayan tek bir kanunda birleştirme yolunu bulmanız gerekir. | Open Subtitles | لنفهم هذا المكان, عليك أن تجد طريقة لتضع هاتان المجموعتان المتناقضتان من القوانين معاً |
ve, aslında, onu anlayabilmek için, Sonunda farklı bir bilim yaratmak zorunda kaldım. | TED | وفي الحقيقة، لأفهم هذا الأمر، قمت باختراع مجال جديد في العلوم |
Sizi daha iyi anlayabilmek için. Bu sonuca nasıl vardığınız hakkında. | Open Subtitles | لأفهم عمليتك بشكل أفضل كيف وصلت لاستنتاجاتك |
Binlerce yıldır denizciler nerede olduklarını anlayabilmek için yıldızlara bakmıştır. | Open Subtitles | لآلافالسنوات نظر البحارة إلى النجوم ليفهموا طبيعتها |