| O dans sahnesine adım attığım saniye, insanlar sahte olduğumu anlayacak. | Open Subtitles | في اللحظة التي أخطو فيها أرض الرقص سيعرف الناس أنني مزيفة |
| Belki sizi rahatsız etmem yanlıştır ama anlayacak biriyle konuşmam gerekiyor. | Open Subtitles | ربما إنه خطؤٌ مني أن أُزعجك لكنني احتاج أن أتحدث مع شخص يفهم |
| Teknolojimiz ne hissettiğimizi anlayacak. | TED | الفضاء المحيط بنا، وتقنيتنا ستعرف ما نشعر به. |
| Ve Dünya, sadece Tek Gerçek Tanrı'nın ölümsüzlüğü önerebileceğini anlayacak. | Open Subtitles | والعالم سيفهم أنه فقط الله الواحد هو فقط من يقدم الخلود |
| Bu şey patlak verdiğinde, herkes benim öttüğümü anlayacak. | Open Subtitles | أنظر، حينما ينكشف الأمر سيعلم الجميع أنني من أفشى السر |
| Babanız anlayacak. - Ve biliyorum ki sizinle gurur duyar. | Open Subtitles | سيتفهم أبوك الأمر , و أنا واثق أنه سيكون فخوراً |
| Anahtar uymayınca hatasını anlayacak ikiyle ikiyi toplayacak ve halının altına bakacak. | Open Subtitles | ، وعندما لا يفتح معه سيدرك خطأه يجمع الأمور سوياّّ وينظر تحت سجادة الدرج |
| Ama ikinci bir şansı gördüğüm zaman anlayacak kadar zekiyim. | Open Subtitles | لكني ذكي بما فيه الكفاية لأعرف الفرصة الثانية عندما أراها |
| Orjinal değil ama, insanlar kıçımın donduğunu anlayacak. | Open Subtitles | لن يكون هذا أصلياً أو خلاقاً ,لكن على الأقل الجمهور سيعرف أنني جمدت مؤخرتي |
| Er ya da geç ölmediğimi anlayacak. | Open Subtitles | . سيعرف أنني على قيد الحياة ، عاجلاً أم آجلاً |
| Yavaş ve sakince. Kendinizi savunmak zorundasınız ve herkes kim olduğunuzu anlayacak. | Open Subtitles | ، سيتوجب عليك الدفاع عن نفسك ثم سيعرف الجميع حقيقتك |
| Büyüyüp anlayacak yaşa geldiği zaman... ona gerçeği anlatacağız. Her şeyi. | Open Subtitles | عندما يكبر و يكون قادر على أن يفهم سوف نخبره بكل شيء |
| "Kendi başına dolaşma" dediğimi anlayacak biriyle karşılaşacağım. | Open Subtitles | أقابل شخصاً يفهم كلامي حين أقوللهألايتجولبعيداً. |
| CTU, bir şeyler saklamaya çalıştığımızı anlayacak. Tam olarak sayılmaz. | Open Subtitles | عندما نطلف هذه، ستعرف الوحدة أننا نخفي شيئاً |
| Yaptıklarımı anlayacak biri varsa, o da sensin. | Open Subtitles | لو أي شخص سيفهم ما أفعله أعتقدت أنه سيكون أنت |
| Bir şeylerin ters gittiğini anlayacak. | Open Subtitles | أنا تأخرت فعلا سيعلم بأن شيئا خاطئا قد حدث |
| Fakat sanırım oğlu bunu anlayacak ve kin duygusu olmayacak veya ihmal edilmiş olmayacak. | TED | و لكني أعتقد بأن ابنه سيتفهم ذلك و لن يكون لديه أي شعور بالحسد أو الضغينة أو إحساس بالإهمال |
| Söylediğinin ne kadar aptalca olduğunu anlayacak. - Vince bile o kadar deli değil. | Open Subtitles | عند استيقاظه سيدرك أن ما قاله كلام فارغ، رغم أنّه ليس بذلك الجنون |
| Çünkü neyin bana uyup neyin uymayacağını anlayacak kadar akıllıyım ve bu uymuyor. | Open Subtitles | لأنني في الواقع ذكية كفاية لأعرف مايناسبني وما لا يناسبني، وهذا لا يناسبني. |
| Vapur 10 mil gittikten sonra, benim vapurda olmadığımı anlayacak. | Open Subtitles | عندما يبحر القارب ل10 اميال، ستدرك انني لست موجودا عليه |
| Bütün ihtiyacım olan sana ödeme yapmamı anlayacak birilerini bulmam ve yeniden seçim çalışması yapmak. | Open Subtitles | كل ما أحتاج إليه هو إعادة الإنتخاب ثم يكتشف شخص أنني أدفع لك |
| Bana bir şeyler oluyor ve bunu anlayacak tek kişinin sen olduğunu hissediyorum. | Open Subtitles | هناك شئ يحدث لي أعتقد أنك الشخص الوحيد الذي سيستطيع أن يفهمني |
| Ama Şerif bu tuzağı anlayacak. | Open Subtitles | . لكن عمدة البلده سيكتشف ذلك قريباً ، بالتأكيد |
| Sanırım asıl büyük problem, karşılaştığımız problemlerin hangisinin yeterince iyi olduğunu anlayacak kadar zeki olmayışımız. | TED | أعتقد بأن المشكلة الكبيرة هي أننا ليسوا أذكياء بصورة كافية لفهم أي المشاكل التي نواجهها جيدة بصورة كافية. |
| Cappy Broncosaurus'un hiçbir zaman tekrar çalışmayacağını ne zaman anlayacak? | Open Subtitles | عندما يدرك كابي بأن برانكسورس لَن يَبدأَ بالظهور ثانيةً أبداً. |
| Zavallı aptal asla içtiğinin kanserojen talyum olduğunu anlayacak kadar uzun yaşamaz. | Open Subtitles | المسكين الغبي لا يعيش فترة ليدرك فيها ماذا شرب ثاليوم مركز بشكل كبير |