| Bu önerdiğiniz şey, evlilik dışı çok fazla seksin olma ihtimalini arttırır. | TED | ما كنت اقول انه سيزيد من احتمال حدوث الكثير من الجنس خارج اطار الزواج |
| Senatoya bildirmek arttırır düşmanlarımızı. | Open Subtitles | إن إعلامنا لمجلس الشيوخ بذلك سيزيد من عدد أعدائنا |
| O zaman pozitif bir yük yayar ve Martha'nın elektron ışın gücünü arttırır. | Open Subtitles | هو اذا سيبعث شحنة إيجابية ما يزيد من ضربة مارثا لشعاع البوزيترون بالضبط |
| Gerçek iletişim anlayışı arttırır ve daha ilgili ve şefkatli bir dünya yaratır. | TED | التواصل الحقيقي يرفع من الفهم ويخلق عالم أكثر عطف ورحمة. |
| Doping. İlave alyuvar, dayanıklılığını arttırır fakat aynı zamanda kanı yoğunlaştırır. | Open Subtitles | إنه نقل الدم حقن خلايا حمراء زائدة تزيد من قوة تحملك |
| Yeni teknoloji bir toplumdaki üretkenliği arttırır, ki bu da uzun vadede kârı arttırır. | TED | وتزيد التكنولوجيا الجديدة من إنتاجية المجتمع، مما يؤدي على المدى البعيد إلى زيادة الربح. |
| Portakal suyu da glikozunu arttırır. | Open Subtitles | ولو شربت عصير برتقال ستزيد نسبة الجلوكوز |
| Pınarcım, Keynes'in dediği gibi; "Rekabet iş verimini arttırır." yani rekabet! | Open Subtitles | كما قال "كينز": المنافسة تعزز الإنجاز الوظيفي. |
| Filmin peşinde olduğumu bilirse fiyatı arttırır, hepsi bu. | Open Subtitles | كل ما في الأمر أنه لو علم بأنني أريد هذا الفيلم سوف يُزيد المقابل |
| Onun davasını tehlikeye atabilir, bu nedenle ona karşı tedbir almak sadece riski arttırır. | Open Subtitles | هذا سيعرّض قضيتها للفشل، لذا القيام بتصرف ضدها سيزيد من المخاطرة فحسب |
| Büyük ligde atıcı olma şansını arttırır. | Open Subtitles | سيزيد هذا من فرصِه بأن يكون قاذف بيسبول مشهور |
| Kalan iki silahın değerini arttırır. | Open Subtitles | بهذا سيزيد ثمن القنبلتين المتبقيتين كثيراً |
| Stres, artan kan basıncı sonucu kardiyovasküler hastalığı arttırır. | TED | والإجهاد يزيد من أمراض القلب والأوعية الدموية كنتيجة لزيادة ضغط الدم. |
| Işık, uyanıklılık seviyelerini arttırır ve uykuyu geciktirir. | TED | فالضوء يزيد مستويات التنبّه، مما يؤدي إلى تأخير النوم. |
| Kronik yalnızlık, erken yaşta ölme ihtimalinizi % 14 arttırır. | TED | فالاكتئاب المزمن يزيد من احتمالية الموت المبكر بنسبة أربعة عشر بالمائة. |
| Adrenalin kalbinizin daha hızlı atmasını sağlar ve kan basıncınızı arttırır, zamanla da hipertansiyona sebep olur. | TED | يسبب الأدرينالين تسارعًا في نبضات القلب، و يرفع ضغط الدم، مسبباً على المدى الطويل ارتفاع ضغط الدم. |
| Bu sendrom bazı hastalıkların gelişim riskini arttırır. Kardiyovasküler hastalık ve tip 2 diyabet gibi. | TED | الذي يرفع من خطورة الإصابة بحالات خطيرة كمرض القلب و الأوعية الدموية و الصنف الثاني من داء السكري |
| Nefes alamama sertliği arttırır. Tabii riskleri de yok değil. | Open Subtitles | يرفع الخنق حدّة النشوة ولكنّه لا يخلو من المخاطر |
| Bu sırada, bitkisel ilaç sarı kantaron, karaciğerdeki özel bir enzimin üretimini arttırır. | TED | وبينما تزيد عشبة القديس جون من إنتاج الكبد لإنزيم معين. |
| Buda oksijen tükettirir ve kanınızda CO2 arttırır. | TED | كما أنه ينقص الأكسجين و تزيد نسبة ثاني أكسيد الكربون في دمك، لهكذا، تعلمت أن لا اتحرك أبداً |
| Diğer taraftan yenilikçi tarım, toprak sağlığını ve verimliliği geri kazandırır, üretimi arttırır, su tutuşunu arttırır, küçük çiftçilere ve büyük tarım faaliyetlerine faydaları olduğu gibi karbonu da toprağa geri kazandırır. | TED | بينما الزراعة المتجددة، من ناحية أخرى، تستعيد صحة التربة وإنتاجيتها، وتزيد العائد، وتحسن احتباس الماء، ويستفيد منها المزارعون الصغار وعمليات الزراعة الكبيرة على حد سواء، وتعيد الكربون إلى الأرض. |
| Tür birleşmesi. İyi fikir. İzleyici potansiyelinizi arttırır. | Open Subtitles | ربط النوع، فكرة جيدة ستزيد من جمهورك من المحتمل |
| "Rekabet iş verimini arttırır" dedi bana da. | Open Subtitles | قال: المنافسة تعزز الإنجاز الوظيفي. |
| Gelişmede daha lüks evleri olan talebe arttırır. | Open Subtitles | و الإزدهار يُزيد الطلب علي المساكن الفاخرة |