| Bu da demektir ki, fazladan iki atım var. İyi atlar. | Open Subtitles | وهذا يعني أنه لدى اثنين من الخيول الاضافية خيول جيدة |
| 1,500 dolarlık, üç yaş ve üstü atlar için bir yarış. | Open Subtitles | هذا سباق خيول للبيع مقابل 1500 دولار لعمر الثلاث سنوات وما فوق |
| Atlarιn bazιlarι aksιyor. Yarιn yine deneyeceğiz. | Open Subtitles | بعض الجياد اصابها الارهاق وسنعاود البحث غدا |
| Metaller, atlar ve tekerlek olmadan bu olağanüstü insanlar, antik Mısır ile yarışacak düzeyde yollar, piramitler, tapınaklar inşa ettiler. | Open Subtitles | دون معادن، دون أحصنة دون عجلات أولئك الناس المذهلون أقاموا الطرق والأهرامات ومعابد جديرة بمصر القديمة |
| Yok, son saniyede yolun kenarına atlar, hep öyle yapıyorlar. | Open Subtitles | لا, سينقذ نفسه و يقفز خارج الطريق, إنهم دائما يفعلونها |
| Peki, neşeli-go-round hayvanların çok var, bir atlıkarınca sadece atlar vardır. Tamam, neden bile garip, biliyor musunuz? | Open Subtitles | حسناً ، الأرجوحة السعيدة تحتوى على حيوانات مختلفة لكن أرجوحة الخيل تحتوى على خيول فقط |
| Bazen çılgın atlar çıkagelirdi. | Open Subtitles | وأقف وسط مجموعة من الخيول من المفترض أنها خيول برية |
| Size develer, atlar, silahlı eskort erzak, çöl araçları ve tanklar verilecek. | Open Subtitles | ستحصلون على جمال و خيول و حراس مسلحون و مؤن تكفيكم و مركبات لعبور الصحراء |
| O ahırda atlar olurdu.Büyük babam öyle derdi. | Open Subtitles | كان هناك خيول في هذه الحظيرة على الأقل كما أخبرني جدي |
| atlar ve domuzlardaki üreme hızına dikkat ettiniz mi? | Open Subtitles | هل لاحظت شيئاً ؟ ، لقد تضاعفت أعداد الجياد و الخنازير |
| Bu atlar, sizi önceki efendilerininkinden daha iyi kaderlere taşısın. | Open Subtitles | ربما تحملكم تلك الجياد إلى كنز أكبر أيها الأسياد |
| Umarım bu atlar sizi önce ki efendilerinden daha iyi bir kadere taşır. | Open Subtitles | ربما تحملكم تلك الجياد إلى كنز أكبر أيها الأسياد |
| Tohum, aletler, arabalar, katırlar, atlar, yem. | Open Subtitles | ، بذور ، أدوات ، عربات بغال ، أحصنة ، طعام |
| Arka tarafın çok kullanılmış tembel atlar üzerinde? | Open Subtitles | مُساعداتك التى كانت نبيذ جيد و أحصنة كسولة , أليس كذلك ؟ |
| İlk adam atlar, ve siz sıradasınızdır, ve kapıyı doğru hantal hantal ilerlersiniz. | TED | يقفز الرجل الاول .. وانت تقف في الصف وتقترب من الباب |
| atlar, gemiler, ordular almanıza ve eve dönmenize yeter de artar bile. | Open Subtitles | .... هذا أكثر من كافي لشراء الخيل والسفن والجيوش كافي لتعودي لديارك |
| Adam altta, kemiklerinden tutkal yapılacağını bilen atlar gibi tepiniyordu. | Open Subtitles | وهو بالأسفل مثل الحصان من يعلم أنه ترأس مصانع الغراء |
| Öyle mi? Nefesi kokuyor muydu? atlar dişlerini fırçalamaz da ondan dedim. | Open Subtitles | هل كان لديها تنفس سيء؟ هذا بسبب أن الاحصنة لا تٌفرش اسنانها |
| Bekle bir dakika. Deli bir atlar yolculuk-- Oh, o deli değil, Robert. | Open Subtitles | قيادة حصان مجنون طوال الطّريق إلى مونتانا مَع أوه، إنه ليس مجنوناً، روبرت |
| Size zinde atlar ayarlandı, yol açık ve bir gemi bekliyor. | Open Subtitles | لديهم جياد نشطة ، و الطريق مفتوح و فى انتظار سفينة |
| Aynanın acıtmayacağını biliyor olsanız bile koltuktan atlar ve bağırarak odadan koşar adımlarla çıkarsınız. | TED | رغم معرفتك أن المرآه لا تؤلم، سوف تقفز من الكرسي وتهرب وأنت تصرخ خارجاً من الغرفة. |
| - Biz sakinleştirici kullanırız, Doktor. - Ama bu atlar içindir. | Open Subtitles | المسكنات تستعمل طول الوقت يا دكتور لكن هذا النوع يستخدم للخيول |
| Sana gerekli her şeyi veririm. Su, atlar, silahların. -Ne zaman? | Open Subtitles | سأعطيك أي شيء تحتاجه المياه والخيول والبنادق |
| Bu çaldığınız atlar, zor şartlarda hayatını kazanan yerleşimcilere ait. | Open Subtitles | تلك المهور تعود إلى المستوطنين الذين سرقتها منهم |
| Küçük çocuk ona güvenir ve atlar. | Open Subtitles | والولد الصغير وثق به , والولد الصغير قفز . |
| Atımız için de diğer atlar için de. Onları yarıştan çekecek kadar şapşalsak şayet tabii. | Open Subtitles | إشارة لحصاننا و ليس للأحصنة الأخرى . هذا إذا كنا أغبياء كفاية لشطبه |