Aşk bir bebeğin beşiğini aydınlatan sabah ve akşam yıldızıdır. | Open Subtitles | الحب هو الصباح ونجمة المساء التي تضيء على مهد الطفل |
Utangaç, fakat yüzünü aydınlatan güzel bir gülümsemeye sahip. | TED | وهي فتاة خجولة، ولكنها تتمتع بابتسامة جميلة تضيء وجهها. |
Tarih yolumuzu aydınlatan bir meşaledir. | Open Subtitles | إن الماضى هو المصباح الذى يضيئ طريقنا |
Ve gökyüzünü aydınlatan tek yıldız olacağım | Open Subtitles | وسأكون النجم الوحيد الذي يضيئ السماء |
Yoksa aşağıdaki kaosun görüntüsünü aydınlatan– modern savaşların teknolojilerini temsil ettiği de düşünülen– sivri uçlu ampul müdür? | TED | أم هو المصباح المُسنن، والذي يُعتقد أنّه يُمثل تقنيات الحرب الحديثة، ما يضيء رؤيتها للفوضى بالأسفل؟ |
Ya da geceleri, gökyüzünde uzaktaki nesneleri aydınlatan gerçekten gözlerimizden çıkan ışık olabilir mi? | Open Subtitles | أو في الليل، أيمكن للضوء الخارج من أعيننا أن يضيء الأجرام البعيدة في السماء؟ |
Beni aydınlatan ışık komşumu da aydınlatır. | Open Subtitles | ان الضوء الذي يشع من فوقي فـإنه يشع من فوق جيراني ايضاً. |
Gençlerin hayalgüçlerini aydınlatan, seks olmayan evlilikleri, sokaktaki yırtıcılardan koruyan.. | Open Subtitles | تضيء خيال شاب تساعة زواج بلا جنس تبقي مفترساً بعيداً عن الشوارع |
Demek istediğim, eskiden yolumuzu, aydınlatan... o kutsal ateşe ne oldu? | Open Subtitles | ... وماذا حدث لنيران الشغف .التي اعتادت أن تضيء طريقنا |
Eğer o kuruluş engelli bireyleri ve toplumu gözlemlemek için zaman ayırsaydı, problemin farkına varacaktı ve belki de insanların gece hayvanları içine koyup güvende tutabilecekleri bir kümesi aydınlatan, güneş ışığı tarzında bir çözüm bulabilirlerdi. | TED | لو أن تلك المنظمة قضت القليل من الوقت في مراقبة الصم، وفي مراقبة المجتمع، لكانوا اكتشفوا المشاكل التي يعانونها ولربما كانوا وفروا الحل، كتوفير مصابيح تعمل على الطاقة الشمسية، لكي تضيء حظيرة آمنة لتوضع بها الحيوانات مساءاً لضمان سلامتها. |
Papatyalarımı- Odamı aydınlatan. | Open Subtitles | أو الزهور ... قد تضيء هذه الغرفة |
Ve gökyüzünü aydınlatan tek yıldız olacağım | Open Subtitles | وسأكون النجم الوحيد الذي يضيئ السماء |
Arkamda durup yolumu aydınlatan kurtarıcımız Yüce İsa Mesih'in irfanını güvence altına almak için Papa Cenapları'nın hayatını korumak maksadıyla kendiminkini seve seve veririm. | Open Subtitles | سأموت بسعادة لحماية حياتك سيدي للمحافظة على علم سيدنا المسيح والذي نوره يضيء من خلالك |
Yansıması büyük bir karanlığı aydınlatan bu yeni enerjiyi son derece cesurca benimsiyor ve hararetle somutlaştırıyoruz. | Open Subtitles | ونحن أخذنا تلك الطاقة الجديدة بشجاعة كبيرة، وتجَسّدناها بحماس شديد، ماجعل انعكاسها يضيء ظلمة حالكة. |
Beni aydınlatan ışık... komşumu da aydınlatır. | Open Subtitles | ان الضوء يشع من فوقي فـإنه يشع من فوق جيراني ايضا. |
Beni aydınlatan ışık komşumu da aydınlatır. | Open Subtitles | ان الضوء الذي يشع من فوقي فـإنه يشع من فوق جيراني ايضاً. |