| Kadınları taşıyan tren, Plaszow'dan ayrılmış durumda buraya varması fazla uzun sürmez. | Open Subtitles | قطر النساء غادر الان بلازو سيصلون الى هنا في وقت قصير جدا |
| Oraya vardığınızda, birisinin yeni ayrılmış olabileceğini hissettiniz mi? | Open Subtitles | هل أنتابك شعوراً عندما وصلت بأن شخصاً ما غادر للتو ؟ |
| Madame Doyle salondan 11:45'ten önce ayrılmış. | Open Subtitles | أخبر نفسك أيها العقيد السيدة دويل غادرت الصالون قبل قليل من الساعة 11: 45 |
| humusumuzu denemeden ayrılmış olsaydın bizim için utanç verici bir durum olacaktı. | Open Subtitles | سَيَكُونُ شيء مؤسفَ إذا غادرت بدون أخذ عينات من الحُمّصِ الجديدِ |
| Jessica İtalyan sevgilisinden ayrılmış ve İtalya'ya gitmeyi reddediyormuş. | Open Subtitles | وقد انفصلت عن صديقها الايطالي ورفضت الذهاب الى ايطاليا |
| Etrafta soruşturdum. Kamp iki gün önce ayrılmış. | Open Subtitles | لقد سألتُ عنهم في المكان لقد غادر المخيم قبل يومين |
| Bryan'ı aradık. Otelden ayrılmış. Yerini bilen kimse yok. | Open Subtitles | لقد اتصلنا ببرايان وقالوا لنا بأنه غادر الفندق لكن لا أحد يعرف مكانه |
| Yvesler'in evinden saat 6:30 civarında ayrılmış. | Open Subtitles | لقد غادر منزل يفز حوالي الساعة السادسة والنصف |
| Ama tünele ulaşmak için zaten gardan ayrılmış olman gerek. | Open Subtitles | لكن يجب أن غادر المحطة للوصول لنفق. حسناً. |
| Biz kalıntıları bulduğumuzda çoktan kasabadan ayrılmış olabilir. | Open Subtitles | قد يكون غادر البلدة عندما وجدنا هذه البقايا |
| Anlaşmanın suya düştüğünü söyleyemeden Çinli dostlarımız şehirden ayrılmış. | Open Subtitles | صديقك الصيني غادر المدينة قبل أن اقول له أن الصفقة قد ألغيت |
| Bir komşuya bakılırsa, Binbaşı Carter Cumartesi sabahı 8.30 civarında ayrılmış. | Open Subtitles | وفقا لأحد الجيران ، ميجور كارتر غادرت حوالى الثامنة والنصف صباح السبت |
| Yine ön büro kayıtlarına göre o gece otelden ayrılmış. | Open Subtitles | سجلات مكتب الاستقبال تشير أيضاً أنها غادرت الفندق في تلك الليلة |
| Akşam 9:00'da kimliği belirsiz bir erkekle oradan ayrılmış. | Open Subtitles | غادرت مع شخص مجهول عند الإغلاق الساعة 9: |
| Otelini aradım... Haftalar önce ayrılmış. | Open Subtitles | حسناً، لقد هاتفتُ الفندق، قالو أنها غادرت منذ بضعة أسابيع، |
| Sanki bir kız senden ayrılmış da sen peşinden takip ediyor gibisin. | Open Subtitles | هذا الأمر وكأن فتاة انفصلت عنك وأنت تطاردها. |
| Ailesi 5 yıl önce ayrılmış, yeniden birleşmiş, ve geçen sene yeniden ayrılmış. | Open Subtitles | انفصل والداه منذ 5 سنوات ثم تطلقا السنه الماضيه |
| - Kimse bilmiyor. Bir gün önce muhafızlarıyla birlikte ayrılmış. | Open Subtitles | يبدواأنّلا أحديعلم،هوو الجنود غادروا بالجيّاد، مُنذ يوم ، مُتجهين إلى الشمال الشرقي. |
| Yasak şehir, sadece bir duvar ve bir kapı ile ana şehirden ayrılmış. | Open Subtitles | منفصل عن المجمع بواسطة فقط جدار وبوابة هي المدينة المحرمة |
| Fakat onların uzun, aynı uzunluktaki ve noktalarla ayrılmış cümlelerde görüldüğünü hayal edin. | TED | لكن تصور أنهم موجودين في قائمة طويلة من الجمل الأخرى، جميعهم بنفس الطول، وجميعهم منفصلين بإستخدام النقط. |
| Bu Bu masa Tim adına ayrılmış. Tim sen misin? | Open Subtitles | اعتقد بأن هذا المقعد محجوز لـ تيم هل انت تيم؟ |
| "Arabanın burnu öne gelecek şekilde bana ayrılmış yere park ederim" demiş. | Open Subtitles | هذا ما قاله مساحة محجوزة وهو دائماً يتوقف بالمقدمة للخارج |
| Ama bir çift ansızın ayrılmış ve onların talihsiz mutsuzluğu bizim sonsuz mutluluğumuz olabilir. | Open Subtitles | لكن هُناك حبيبين قد انفصلا للتو، وتعاستهم المُؤسفة يُمكن أن تكون فرحتنا للأبد. |
| Görünüşe göre iki gözün de optik sinirleri kornealardan ayrılmış. | Open Subtitles | يبدوا أن كِلا أعصابك البصرية إنفصلا عن قرنياتهما |
| Kardeşim Chuck olmalı. Kathleen'den yine ayrılmış olmalı. | Open Subtitles | سيكون أخّي تشوك لا بد وأنه إنفصل مع كاثلين ثانية |
| Çünkü yaşam, "şeylerle" pek de meşgul olmuyor; Doğada kendi sistemlerinden ayrılmış hiçbir şey yoktur. | TED | لأن الحياة لا تتعامل فعلياً مع أشياء؛ لأنه لا توجد أشياء في عالم الطبيعة منفصلة عن النظام الذي تنتمي إليه. |
| Teknik olarak, ayrılmış durumdayız çünkü kariyerini düşünüp beni arka plana atmasından bıkmıştım. | Open Subtitles | حسناً، تقنياً، لقد انفصلنا. لأنّي سئمت منه، دائماً ما يعتبر عمله أكثر أهميّة منّي. |
| Duyduğuma göre biri utançla ayrılmış. | Open Subtitles | لقد سمعت بأن أحدهم إستقال بسبب الفضيحة |