| Bunda, ayrılmamızın bir etkisi olduğu çok açık. Duygular, Öfkeli duygular. | Open Subtitles | من الواضح أن انفصالنا تركك مع بعض المشاعر المتبقية. |
| ayrılmamızın seninle hiçbir ilgisi olmadığını da bilmelisin. | Open Subtitles | وعليك أن تعرف أيضاً أنّ انفصالنا لا علاقة له بك |
| Aramızda bir şeyler döndüğünü biliyor. Yani, onunla ayrılmamızın sebebi bu. | Open Subtitles | حسنٌ، يعلم أنّ شيئًا يجري بيننا فإنّ هذا سبب انفصالنا |
| Seninle ayrılmamızın tek sebebi, halkımla ilgilenirken senin güvenliğin hakkında endişelenmemekti. | Open Subtitles | السبب الاعظم في انفصالنا هو اني لا اتسطع التعامل مع شعبي والتراكز وحيداً بدون ان اقلق على سلامتك |
| O yüzden de, ayrılmamızın, benim işime bağlılığımdan dolayı olmasının daha mantıklı olacağını düşündüm. | Open Subtitles | لذا، ظننت أنه سيكون نوعا ما لمسة لطيفة إذا إنفصالنا هو تأكيد نوعا ما لإلتزامي بالشركة |
| Dışarıdayken, ayrılmamızın sebebinin senin hazır olmaman olduğunu söyledin. | Open Subtitles | عندما كُنتِ في الخارج, قُلتِ بأن سبب انفصالنا |
| ayrılmamızın avantajını ele alalım. | Open Subtitles | اخذتي الفائدة الكامله من انفصالنا |
| Ama bilmen gerekir ki ayrılmamızın nedeninin kendi olduğunu sanıyor. | Open Subtitles | لكن يجب أن تعرفي أنه يظن... . أنه هو السبب وراء انفصالنا |
| Bunun ayrılmamızın sebebi olduğunu söylememiş miydik? | Open Subtitles | و ألم نقل ان تلك كانت مرحلة انفصالنا ؟ |
| ayrılmamızın sebebi zaten iş. | Open Subtitles | العمل هو سبب انفصالنا |
| ayrılmamızın tek nedeni onlar. | Open Subtitles | هم السبب وراء انفصالنا. |
| Her neyse, ayrılmamızın nedeni bu. | Open Subtitles | على أية حال, هذا سبب انفصالنا |
| ayrılmamızın etkisinden asla kurtulamadığı bir gerçek. | Open Subtitles | أنا واثق أنها لم تتعافَ من إنفصالنا |
| Evet ama ayrılmamızın sebebi müzik. | Open Subtitles | لكن الموسيقى هي سبب إنفصالنا |