Ülkeden ayrılmasını engellemek için limanları ve havaalanlarını tutmuşlar. | Open Subtitles | راقبوا المراسي، والمطارات لمنعه من مغادرة البلاد |
Bana, örgütünün üç Amerikalının Santiago'dan ayrılmasını sağladığını söyledi. | Open Subtitles | وأخبرني أن منظمته وفرت شهادات اعتماد لثلاثة أمريكان حتى يتمكنوا من مغادرة سانتيجو |
Bunun sonuçlarını düşündükten sonra, istemediğini söyledi. Çocukların ailesinden ayrılmasını kabul edemezdi. | TED | وبعد التفكير فيما يعني ذلك، قالت لا، لأنها لا تودُّ أن ينفصل الأطفال عن والديهم. |
Omurganın alıcılarını aşırı yüklemek onun otomatik olarak ayrılmasını sağlayabilir. | Open Subtitles | الضغط الزائد على مستقبلات العمود قد تجعله ينفصل تلقائيا |
Bunu cevabını verecek kutular dolusu açıklama var. İstersen okuyabilirsin. Eğer eğer senden ayrılmasını istiyorsan ilk randevu'daki Gary gibi olamaktan vazgeç ve 10 sene sonraki halini takın. | Open Subtitles | هناك صندوق مليء بالمحاضر والنصوص تستطيع قرائتهم اذا اردتها ان تنفصل عنك، توقف عن كونك |
Ben başkasının eşinden ayrılmasını isteyecek bir insan değilim. | Open Subtitles | بالضّبط، إنّي لست ذلك النّوع من النّاس الذي أودّه أن يهجر زوجته. |
Bir liman işçisine bulunduğu yerden ayrılmasını ve bir gay bulup gemi havuzunda eğlenmesini söyledin. | Open Subtitles | أن يخرج من الخزانة ورجل شاذ أن يقضي الوقت على المرسى |
Uçağı on kez havaya uçurmaya yetip artacak ve bu adadan ayrılmasını sonsuza dek engelleyecek kadar. | Open Subtitles | ما يزيد عن تدميرِ هذه الطائرة عشرَ مرّات و منعِنا من مغادرة هذه الجزيرة للأبد |
Eminim 12 milyon kişinin adadan ayrılmasını engelleyecek kadar değilsinizdir. | Open Subtitles | ليس لديك ما يكفي من الرجال لمنع 12 مليون شخصاً من مغادرة هذه الجزيرة |
Yakında yuvadan uçacaksa bir motosikletin arkasında ayrılmasını istemeyiz. | Open Subtitles | لذا إذا كان عليها مغادرة المنزل قريباً نفضل أن تغادر بدون أن تكون على ظهر دراجة نارية |
Evden ayrılmasını istemiyorum. Şu an dışarı çıkmak güvenli değil. | Open Subtitles | لا أريدها مغادرة المنزل هذا ليس أماناً الأن |
Ve eğer kasabadan ayrılmasını sağlayacak 500 Doları bulamazsa anneme gideceğini fotoğrafları gösterip, parayı ondan isteyeceğini söyledi. | Open Subtitles | وأنه إذا لم يكن لديك المال - فقط 500 $ - إلى مغادرة المدينة، انه سيذهب الى بلدي ألأم، |
Haydi. Ordunun kaleden ayrılmasını engellemeliyiz. | Open Subtitles | هيا يجب أن نمنع الجيش من مغادرة القصر |
Sahiden de olağanüstü göğüsleri olan ama ona uygun olmayan bir kızdan bile ayrılmasını bilen bir erkek yetiştirmişsin. | Open Subtitles | وقد ربّيتي أبن بشخصية كافية أن ينفصل عن الفتاة الخاطئة حتى ولو أن لديها |
Roma'nın Kral'a benden ayrılmasını emredeceğini duydum. | Open Subtitles | سمعت أن روما ستعلن مرسوماً ينفصل فيه الملك عني؟ |
- Hayır, bir kaç gün önce erkek arkadaşı programı aradı ve ondan ayrılmasını tavsiye ettim. | Open Subtitles | وانا نصحته بان ينفصل عنها |
Aslında, onun senden ayrılmasını sağla. | Open Subtitles | في حقيقة الامر ، أجعلها تنفصل عنك |
Belirli bir süre sonra etiketin köpekbalığından ayrılmasını ayarlayabiliyorsunuz. Genellikle bu sekiz ay sonraya ayarlanıyor. Etiketin düştüğü o güne kadar, kullanabileceğimiz tüm veriler elimize ulaşıyor. | TED | وما يحدث انك تضبط العلامة لتنفصل عن القرش بعد مُدة مُحددة في هذه الحالة هي ثمانية أشهر والى اليوم الذي تنفصل فيه العلامة وتُلقى , تقول مرحبا للقمر الصناعي وتُرسل ليس جميع البيانات ولاكن ما يكفي من البيانات لنستخدمه |
Sadece anaokulu öğretmeni Laura'nın Motorsikletli sevgilisi Jimmy'den ayrılmasını, | Open Subtitles | أتمنى لو أن معلمة الحضانة (لورا) تنفصل عن سائق الدراجات النارية (جيمي) |
Hayır sen onun eşinden "neredeyse" ayrılmasını isteyecek bir insansın. Evet! | Open Subtitles | كلا، إنّك النّوع من النّاس الذي تودين منه أن يهجر زوجته بالكاد. |
Bütün yapman gereken karısından ayrılmasını ve seninle evlenmesini sağlaman. | Open Subtitles | كل ما عليكِ القيام به هو أنْ تجعليه يهجر زوجته ويتزوجك أنتِ |
Ona şehirden ayrılmasını söylemiştin. | Open Subtitles | -لقد أخبرته أن يخرج من المدينة |
Trask'ın o binadan bu gece ayrılmasını istiyorum. | Open Subtitles | أُريدُ أن يخرج (تراسك) خارج المبنى الليلة |