Yaşadığım Kaliforniya'da, su yetersizliği büyük bir problem haline geliyor. | TED | في ولاية كاليفورنيا، حيث أعيش، ندرة المياه أصبحت مشكلة كبيرة. |
Ama büyük bir problem var: Biyolojik cinsiyet siyah ve beyaz değil. | TED | لكن هناك مشكلة كبيرة جدًا: الجنس البيولوجي ليس إمّا أبيض أو أسود، |
Yüzde kırk yiyecek israfı çok büyük bir problem. | TED | اربعين بالمئة من فضلات من الطعام مشكلة كبيرة |
Bu büyük bir problem: Dünyada yeterli hijyene sahip olmayan 2.5 milyar insan var. | TED | وهذه مشكلة كبيرة: هناك 2.5 مليار شخص في العالم لا يستطيعون الوصول إلى المرافق الصحية الملائمة. |
Bence bu çoğumuzun düşündüğünden daha büyük bir problem. | TED | أنا أعتقد أن ذلك هو مشكلة أكبر بكثير مما يدرك البعض. |
Bir numara: Biz dünyada milyonlarca insanı etkileyen büyük bir problem bulmak istiyoruz. | TED | رقم واحد: نريد إيجاد مشكلة عويصة في العالم تؤثر على ملايين كثيرة من البشر. |
Ama şu anda arıtma operasyonu daha büyük bir problem. | Open Subtitles | لكن المشكلة الأكبر الآن هي عمليات التحكيم |
Bu demek oluyor ki gerçek atık miktarını bilmemeleri gibi nedenlerden dolayı her zaman bunun büyük bir problem olduğunu düşünen insanlar olacaktır. | TED | وهذا يعني بأن هناك دائمًا أشخاص يعتقدون أنها مشكلة كبيرة لأسباب ربما ليس لديها علاقة مع النفايات الفعلية كما نعتقد. |
Yeteri kadar insan olmaması ilerde büyük bir problem yaratacak. | TED | عن كيف أن عدم وجود مايكفي من البشر الجدد سيصبح مشكلة كبيرة مع المضيِّ قدماً. |
Bu büyük bir problem. Ve aslında şu anki gibi devam edersek, bu problem çözülmesi çok zor bir hâl alacak. | TED | هذه مشكلة كبيرة. و في الواقع إذا إستمرينا على هذا النحو هذه مشكلة قد لا نستطيع حلها. |
Bu büyük bir problem çünkü bu, aynı görüntün sonsuz sayıda gerçek kaynağı olabileceği anlamına geliyor. | TED | وهذه مشكلة كبيرة لانها تعني أن الصورة الواحدة قد تملك عدداً لا محدود من أحتمالات الظهور في العالم الحقيقي |
Gördüğümüz tüm bu davranışların ardında, büyük bir problem var. | TED | ولكن هنالك مشكلة كبيرة خلف هذه التصرفات التي نراها |
Bu sağlık için iyi değil. Beslenmeleri büyük bir problem. | Open Subtitles | وهذا وضع صحي سيئ، والتغذية أصبحت مشكلة كبيرة |
Kızıl Çin'in büyük bir problem olduğunu kast etmiştim. | Open Subtitles | لقد عنيت أن الصين الحمراء تعتبر مشكلة كبيرة |
Hamileyim ve evli değilim. Bu benim için büyük bir problem. | Open Subtitles | إنني حامل وعزباء ويسبب هذا مشكلة كبيرة لي |
Hemen robot laboratvarına gelmeni istiyorum. Burada robotlarla ilgili büyük bir problem var. | Open Subtitles | تعال إلى غرفة القيادة، لدينا مشكلة كبيرة في الآليون |
- Biliyorum, söylemiştim. Bu gerçekten büyük bir problem! | Open Subtitles | أنا أعرف، أنا قلت لك، انها مشكلة كبيرة حقا. |
Fakat, Einstein, Newtonun teorisinde büyük bir problem olduğunu görmüştür | Open Subtitles | ولكن إينشتين رأى مشكلة كبيرة فى نظرية نيوتن |
Konoha kurulduğundan bu yana büyük bir problem kök salmıştı. | Open Subtitles | لقد كان هناك مشكلة كبيرة موجودة منذ تأسيس الكونوها |
- California'dayım ve burada tanrıyla ilgili büyük bir problem var. | Open Subtitles | , اي 'م في ولاية كاليفورنيا , وهناك مشكلة كبيرة مع الله هنا في ولاية كاليفورنيا. |