Fakat daha büyük sorun şu ki küresel tıkanıklık ekonomik büyümeyi azaltacak ve özellikle şehir merkezinde yaşayan insanlara yemek ve sağlık hizmeti götürme kapasitesini sınırlandıracak. | TED | لكن القضية الاكبر ان ذلك الاختناق المروري العالمي سوف يخنق النمو الاقتصادي وقدرتنا على ارسال الغذاء والمساعدات الطبية, خاصة لاؤلئك الاشخاص الذين يعيشون في وسط المدن |
Öyleyse burada büyümeyi sağlayan ve çöküşü önlemek için gerekli sonsuz bir yenilik silsilesi var. | TED | إذا هنالك دائرية متتابعة من الابتكارات وذلك ضروري وذلك لضمان النمو وتجنب الإنهيار |
Ekonomik büyüme için altyapının çok önemli olduğuna inanıyorsanız büyümeyi desteklemek için güçlü bir hükümetin gerekli olduğunu düşünüyorsunuzdur. | TED | وبإعتقادك بأن البنى التحتية هي أساس التنمية الإقتصادية, لا شك أنك ستؤيد فكرة وجود حكومة نافذة لترقية النمو. |
büyümeyi yarılayacak kadar güçlüler. | TED | أنهم أقوياء بما فيه الكفاية لخفض النمو للنصف. |
Son 6 yılda ABD'de kişi başına düşen gelirdeki büyümeyi biliyor musunuz? | TED | أتعرفون كيف كان النمو في دخل الفرد في الولايات المتحدة في السنوات الست الماضية؟ |
Peki eğer bu tarihi %2.0 lik büyümeyi gelecek 70 yıl boyunca devam ettirirsek? | TED | الآن إذا أمكننا أن نحقق هذا النمو التاريخي بنسبة اثنين في المئة للسنوات السبعين القادمة؟ |
En korkunç gerçek ise şudur: Artan ekonomik büyümeyi otomatik olarak yaygın bir şekilde paylaşılan bir refaha dönüştürebilecek bir ekonomik norm yok. | TED | الحقيقة المرعبة هي أنه لاتوجد قاعدة اقتصادية والتي تترجم تلقائياً زيادة النمو الاقتصادي على نطاق واسع من الإزدهار. |
Bu şekilde, ekonomik büyümeyi artırabiliriz. | TED | في هذا السياق يمكن ان نزيد النمو الاقتصادي |
Asıl mesele, dünya çapında tüm şehirlerde, her gün kentsel büyümeyi anında takip edebileceğiz. | TED | الشاهد أنه سنتمكن من مراقبة النمو العمراني حول العالم في جميع المدن كل يوم |
Sert bir ikilemle karşı karşıyayız. Bazı şehirler çok iyi gelişir ve küresel büyümeyi sürüklerken, diğerleri tökezleyip gelişmeyi aşağı doğru çekmektedir. | TED | لكننا نواجه معضلة كبيرة حيث ستزدهر بعض المدن وستقود النمو العالمي وأخرى ستتعثر وتتوارى للخلف. |
Neden? Çünkü elimizde bu büyümeyi gerçekleştirecek işçi yok. | TED | لماذا؟ لأنه من دون يد عاملة، من سيولد النمو. |
Eşitsizlik büyümeyi ve potansiyeli ve ekonomileri boğuyor. | TED | وعدم المساواة تخنق النمو الإنساني والإمكانيات والنمو الاقتصادي. |
Belki de Afrika'da, bir sürü oyuncunun ve küçük girişimcinin rekabet yoluyla büyümeyi sağlayacağı bir aşamada değiliz. | TED | ربما نحن لسنا في مرحلة متقدمة في أفريقيا حيث العديد من المقاولات الصغيرة تسعى إلى النمو من خلال المنافسة. |
Ekonomik büyümeyi sağlama ve sürdürebilme gücümüz çağımızın en büyük sınavı. | TED | إنّ قدرتنا على خلق نوع من النمو الإقتصادي الدائم يُعتبر تحديا لنا مع مرور الوقت. |
Uzun vadede ekonomik büyüme sağladığımız ölçüde, bu büyümeyi daha iyi bir ekonomik duruşla sürdürmemiz gerek. | TED | ومن أجل خلق نوع من النمو الإقتصادي على المدى الطويل، يجب أن نسعى وراء وضعية إقتصادية أفضل. |
Üzerine eğilmemiz gereken en kritik iki soru şu; kapitalizmi nasıl ekonomik büyümeyi sağlamaya ve aynı zamanda toplumsal sorunları çözmeye yardım edecek şekilde düzeltebiliriz. | TED | السؤالان الحرجان حقا والتي يجب معالجتها هما، كيف يمكننا إصلاح الرأسمالية بهدف خلق نوع من النمو الإقتصادي وفي نفس الوقت المساعدة على معالجة القضايا الإقتصادية. |
Gelişmekte olan ülkelerin siyasi belirsizlik yaşamamak için ekonomik büyümeyi sağlamaya devam etmeye ihtiyaçları var. | TED | تحتاج الأسواق الناشئة إلى النمو الاقتصادي المستمر حتى لا يكون هناك نوع من عدم الثقة على المستوى السياسي في تلك الدول |
Sadece cesurca dönüşüm geçiren ülkeler bu büyümeyi yakalayabilecekler. | TED | فقط في البلدان التي ستتحول بجرأة ستكون قادره على انتهاز هذا النمو |
Ekonomik büyümeyi sağlayabildi ve anlamlı bir şekilde birçok insanı yoksulluktan kurtardı, özellikle 300 milyondan fazla kişiyi fakirlik dışına iterek yoksulluk için küçük bir farkındalık sağladı. | TED | استطاعت تحقيق نمو اقتصادي مذهل و نقل الناس بطريقة هادفة خارج خط الفقر ووضع عراقيل ضد الفقر بنقل اكثر من 300 مليون شخص خارج العوز و الحاجة |
büyümeyi denedim, tamam mı? | Open Subtitles | حاولت أن أنضج, حسناً؟ |
Harcama kesintilerinden gelen iki trilyon dolar Amerikalıların cebine girecek ve büyümeyi canlandıracak. | Open Subtitles | ٢ تريليون دولار في قطع المصاريف، مما سيوفر مالاً على الأمريكيين |
Bebek annesiyle büyümeyi hak ediyor. | Open Subtitles | يستحق الطفل فرصة النشوء مع والدته |