| Lütfen bu kadar büyütme, çünkü Büyütülecek bir şey değil, tamam mı? | Open Subtitles | حتى لا تجعل صفقة كبيرة للخروج منه. لأنه ليس صفقة كبيرة على الإطلاق. حسنا؟ |
| Tekrar yazdırılırlar, olur biter. Bunda Büyütülecek bir şey yok. | Open Subtitles | عنيدا والحصول عليها إعادة إصدارها، ليست صفقة كبيرة. |
| Beş. Sadece eve dönerken uğramış. Büyütülecek bir şey değil. | Open Subtitles | خمسة، إنه يريد المرور فقط في طريق عودته للمنزل، إنها ليست مشكلة كبيرة |
| Taksi çağırıp hava alanına gitsem ne olur sanki. Büyütülecek bir şey değil. | Open Subtitles | لمَ لا تتركيني أخذ سيارة أجرة إلي المطار فهذا ليس بالأمر الجلل |
| Gerçekten, gelir. O kadar Büyütülecek bir şey değil. Öyle olsa bile, nasıl bir duygu biliyorum. | Open Subtitles | حقاً ،إنه يحدث، إنه ليس بالأمر المهم أنا أعلم ماهو الشعور الذي تشعرين به |
| Ama Ryan'ı eve getirmem o kadar da Büyütülecek bir şey değil. | Open Subtitles | لكن حقا انها ليست قضية كبرى بالنسبة لي ان اصطحب (رايان) الى منزله اليوم |
| Dedi ki, "Yanımda yatarken eski karına mesaj atmak çok Büyütülecek bir şey." | Open Subtitles | هى قالت "تنام بجوارى فى الفراش" وتراسل زوجتك السابقة لهو أمر كبير" |
| Büyütülecek bir şey değil. Öyle mi? | Open Subtitles | -هدئي من روعكِ يا امرأة , إنه ليس أمراً كبيراً |
| Büyütülecek bir şey değil. | Open Subtitles | مع حقن لغة استعلام هيكلية هذه ليست صفقة كبيرة. |
| Sadece yarı zamanlı bir iş, Büyütülecek bir şey değil. | Open Subtitles | هي مجرد وظيفة بدوام جزئي وليست صفقة كبيرة |
| Evet, yani, Büyütülecek bir şey değil. | Open Subtitles | أجل، تعلم إنّها ليست صفقة كبيرة. |
| Oh, evet, hatırladım. Bakın, o kadar da Büyütülecek bir şey değil. | Open Subtitles | . نعم ، أتذكر ذلك . أنظروا , يا رفاق ، هذه ليست مشكلة كبيرة حقاً |
| Yani, Otto onu geçen sene ısırdıydı... ama.. Büyütülecek bir şey değildi. | Open Subtitles | اعني, اوتو عضها السنة الماضية, لكن لم تكن مشكلة كبيرة. |
| Öğretmenler öğrencileriyle evleniyor. Bunda Büyütülecek bir şey yok. | Open Subtitles | المعلمون يتزوجون طالباتهم لا مشكلة كبيرة بشأن ذلك |
| Epey bir süre kullandım çünkü. Çocuklarım da taşıyor. Büyütülecek bir şey değil. | Open Subtitles | لأنني كنت أحمله لبعض الوقت والأولاد كذلك, ليس بالأمر الجلل |
| Büyütülecek bir şey yok. Kendin olmalısın. | Open Subtitles | هذا ليس بالأمر الجلل عليك أن تكون على طبيعتك |
| Büyütülecek bir şey değil. | Open Subtitles | ليس بالأمر المهم. |
| O kadar da Büyütülecek bir şey değil. | Open Subtitles | لم يكن بالأمر المهم |
| Şey.. - Bu Büyütülecek bir şey değil. | Open Subtitles | هي لَيستْ قضية كبرى. |
| Bunda Büyütülecek bir şey yok. | Open Subtitles | أنها ليس أمر كبير |
| Sadece bir konuşma. Büyütülecek bir şey yok. | Open Subtitles | خطبة واحدة ليس أمراً كبيراً |
| Büyütülecek bir şey yok. Büyütülecek bir şey yok mu? | Open Subtitles | كان علي أن أملأ بعض الأوراق , ليس بالأمر الهام |
| Büyütülecek bir şey yok. | Open Subtitles | ليس أمراً جللاً |
| Evet, tartıştık ama Büyütülecek bir şey değildi. | Open Subtitles | نعم، كان بيننا جدال، لمْ يكن أمراً مُهمّاً. |
| Büyütülecek bir şey değil. | Open Subtitles | وليست بالخطب الجلل |
| İnsanlar ölür. Büyütülecek bir şey değil. | Open Subtitles | البشر يموتون طيلة الوقت، هذا ليس بالشأن الجلل. |