Antlaşmaya göre, o topraklar bağımsız bir ulustur. | TED | وفقا للمعاهدة هذه الأراضي ذات سيادة مستقلة |
bağımsız bir cumhuriyet, muhtemelen başarısız bir devlettir. | TED | هذه جمهورية مستقلة وفي الغالب دولة فاشلة |
Türkiye asla sömürgeleştirilmedi. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra bağımsız bir ulus olarak kaldı. Bunu akılda tutmamız gerekir. | TED | لان تركيا لم تُستعمر لذا بقيت دولة مستقلة بعد اندثار الامبرطورية العثمانية ولهذا |
Belki günümüz Macaristan'ından pek de büyük olmayan, anavatanım South Carolina'nın, bir zamanlar kendisini bağımsız bir ülke olarak gördüğü bir hayalinin olmasıyla açıklanabilir. | TED | ربما لآن بلدتي في جنوب كورلينا , التي ليست أصغر من هنغاريا الآن بكثير , , سابقا كانت تحلم بمستقبل لنفسها كبلد مستقل . |
Bir süre sohbet ettik ve birlikte bağımsız bir çalışma projesi için bir fikir tasarladık. | TED | وقضينا بعض الوقت نتحدث وجهزنا فكرة سويًا لمشروع دراسة مستقل. |
nda bu yoktu. Heralde bu kafesin içinde ana sistemden bağımsız bir devre. | Open Subtitles | لابد و أنها دائره مستقله لحماية هذا الحجرة |
bağımsız bir gazete, ama siz gelin de bunu yönetimdeki insanlara anlatın. | TED | نحن صحيفة مستقلة ولكن لا يعي المسؤولون هذا |
Bu, birbiriyle hiçbir iletişimi olmayan yerlerde bağımsız bir şekilde ortaya çıkmıştır. | TED | كما ظهرت بصورة مستقلة في مواقع متعددة, ليست لها اية صلة ببعضها البعض |
Her neyse, orada bağımsız bir gazete çıkarıyor. | TED | على أي حال، إنه يُدير صحيفة مستقلة هناك. |
Dış işleri bakanlığı bağımsız bir devlet kurmak istiyor. | Open Subtitles | مفوضية الشؤون الخارجية في حاجة لتشكيل دولة مستقلة |
Komite, bağımsız bir hareket değil. | Open Subtitles | حسنا.. لجنة إعادة الإنتخاب ليست جهة مستقلة |
bağımsız bir Hindistan ve Pakistan mı istiyorsun yoksa bir iç savaş mı? | Open Subtitles | هل تريد هند مستقلة و باكستان مستقلة أم تريد حرب اهلية؟ |
Ülkenin her yerinde üç renkli Macar bayrağı dalgalanıyordu fakat ortası sökük halde, Komünist amblem sökülmüş vaziyette tamamen bağımsız bir ülke görünümündeydi." | Open Subtitles | رفرفت ألوان العلم الهنغاري عبر سائر البلاد مع خرق في المنتصف وهو رمز الشيوعية بدت أنها بلاد مستقلة تمامًا |
Khruschev'den Doğu Almanya'yı kendi sınırlarını kontrol edebilen bağımsız bir ülke olarak tanıması hususunda baskı yaptı. | Open Subtitles | وحث خروشوف على الاعتراف ،بألمانيا الشرقية كدولة مستقلة لها سلطتها على حدودها الخاصة |
Bizim hükümetle bir ilişkimiz yok. Biz bağımsız bir grubuz. | Open Subtitles | نحن لا ننتمي لأي حكومة نحن مجموعة مستقلة |
O gece, tüm veriyi buluta yolluyoruz ve her parça bağımsız bir ekip tarafından uydu görüntüleri kullanılarak kontrol ediliyor. | TED | في تلك الليلة، نرسل كل البيانات إلى السحابة، يتم فحص كل قطعة من طرف فريق مستقل باستعمال صور قمر اصطناعي مثلا. |
Tamamen bağımsız bir teşebbüstü ve tamamen rastgele meydana geldi. Bu fotoğrafı gördüğümde, beni gerçekten etkiledi. | TED | كيان مستقل بالكامل، حادثة عشوائية بالكامل، والصورة، عندما رأيتها، صعقتني حقًا. |
Bir gazete ya da bir kurum veya bağımsız bir yaratıcı olmanızın önemi yok. | TED | لا يهم إذا كنت تمثل صحيفة، أو مؤسسة، أو منتج مستقل. |
Teknik olarak, ben bağımsız bir danışmanım. | Open Subtitles | حسنا , تقنيا انا مستشاره مستقله |
Siz Türklerle ittifaka devam ettiğiniz sürece, siz de Arap dünyasıyla buna devam ettiğiniz sürece, sizin de bağımsız bir Kürt devleti kurma çabalarınız sürerse, bu bölgede asla barış olmaz. | Open Subtitles | مادمتم مستمرين في تحالفكم مع الأتراك والعرب وتصرون على تأسيس إقليم كردي مستقل |
Ama biz bağımsız bir araştırma yapılmasını düşünüyoruz. | Open Subtitles | ولكننا نعتقد أن تحقيقا مستقلا قد يكون ضروريا |