| Batılı müttefiklerin barikatların orada kalmasına göz yummalarına inanamıyorlardı. | Open Subtitles | لم يستطيعوا تصديق أن الحلفاء الغربيين سيسمحون ببقاء الحواجز |
| Buraya gelirken gizlice geçtiğim barikatların sırf kimyasal bir sızıntı yüzünden konulmadığını biliyordum. | Open Subtitles | عرفت أن تلك الحواجز الطرقية التي مررت بها لم تكن هناك فقط بسبب تسرب كيميائي |
| Yerli bir politikacının kafasını uçurup barikatların arkasında emniyette olduğunu sanan bir düzine izleyiciyi de öldürmüştü. | Open Subtitles | لقد فجّر رأس سياسيّ محليّ، وأخرج عشرات المارّة الذي يُعتقد أنهم كانوا في مأمن خلف الحواجز ما الذي ينبغي على رجالي معرفته حيال هذا الشيء؟ |
| - Kesinlikle barikatların içinde. | Open Subtitles | بالتأكيد داخل الحواجز |
| Sadece-- barikatların arkasına geç." | Open Subtitles | وراء الحواجز" |