Ve buna eşlik eden sosyal baskılar acımasız. | TED | و الضغوط الاجتماعية التي ترافق هذا قاسية |
Tabi ki, bazen bu kurtulan kimliğini edinmemize sebep olan dış baskılar değildir. | TED | بالطبع أحياناً ليست الضغوط الخارجية التي تدفعنا لتبني الهوية الناجية |
Bunun sonucu olarak, saygın ülkelerin hükûmetlerinden gelen baskılar Orta Doğu'daki işimi kaybetmeme sebep oldu. | TED | كنتيجة، أدت ضغوط من قبل حكومات الدول المعنية إلى إجباري على ترك وظيفتي كصحفي في الشرق الأوسط. |
Dini ve sosyal baskılar, yapay bir aile hayatı yaşaması için onu zorladı mı? | Open Subtitles | أيّ ضغوط دينية واجتماعية أجبرته على عيش كذبة الحياة العائلية؟ |
Politik baskılar sonucunda androidi Japonya'ya geri gönderdiler. | Open Subtitles | هم أعادوا الانسان الآلي الى اليابان بعد الضغوطات السياسية |
İlk baskılar için 836 pound ve 17 pound da yok ettiğiniz el yazmaları için. | Open Subtitles | ثمان مئة وستة وثلاثين رطل من الطبعات الأولى و ستة عشر رطل من المخطوطات ودمرت أيضا |
Bana söz verdiğin baskılar nerede? | Open Subtitles | أين تلك المطبوعات التي وعدتني بها ؟ |
Vız gelir baskılar bize ve takmayız | Open Subtitles | نَأْخذُ الضغوطَ و نَرْميها |
Halk figürü olan insanlar için bu yeni ve eşsiz baskılar adına gençlerin dirençli olması gerektiğini söylemek iyice yaygınlaştı. | TED | أصبح من المألوف أن تقول الشخصيات العامة أن الشباب يحتاجون فقط للقليل من المرونة أكثر لمواجهة هذه الضغوط الجديدة والمستحدثة |
Omurlarındaki c1'den c7'ye kadar olan baskılar, boynunun şu şekilde eğilmiş olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | الضغوط على الفقرات "سي1" إلى "سي 7" يشير بأنّ رقبتها قد أنحنيت، هكذا |
Bu odaya gelene kadar maruz kaldığınız zorluklar için özür dilemeyeceğim çünkü tüm o baskılar ve acılar gerekliydi. | Open Subtitles | لن أعتذر عن المصاعب التي عانيتم منها للوصول إلى هذه الغرفة. الضغوط والآلام كانت ضرورية. |
baskılar ile baş edemezdim, utanmıştım. | Open Subtitles | كنت أشعر بالخجل لأنني لا أستطيع التعامل مع الضغوط |
baskılar ile baş edemezdim, utanmıştım. | Open Subtitles | شعرت بالخجل لأنني لا أستطيع التعامل مع الضغوط |
Dava hakkında baskılar, uzun çalışma saatleri, ...suçluların bizzat yaptıkları duygusal baskılar. | Open Subtitles | الضغوط الإجرائية ساعات عمل أكثر الضغط النفسي للجرائم ذاتها |
Sosyal baskılar, sporlar, seksüel psikolojik dramalar; Liselerden neden daha fazla katil çıkmıyor şaşırıyorum. | Open Subtitles | ضغوط اجتماعية، الرياضة، علاقات جنسية، أنا متفاجئ من عدم كثرة جرائم القتل بالثانوية. |
Bak uluslararası baskılar yüzünden Pinochet muhalefet kampanyasını kabul etmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | طالما انها مزورة من البداية اسمعني ضغوط دولية |
Şehre olan ziyaretimi sınırlayıp eve dönmem için baskılar var. | Open Subtitles | هناكَ ضغوط في بلدتي التي تحد زيارتي للمدينة |
Rakibi. Son haftalarda yaşadığı ağır baskılar ve kırgınlığı aniden boşalım buldu. | Open Subtitles | كل الضغوطات المتزايدة خلال الأسابيع القليلة الماضية فجأة طفت على السطح |
Bu şarkının adı, "Sweet Silver Lining", ve engeller, baskılar ve bilinmeyenlere karşı, cesur olmak hakkında. | Open Subtitles | هذه الأغنية تُدعى "سويت سلفر لينين"، وتتكلم عن الشّجاعة، أمام العراقيل، أمام الضغوطات وأمام المجهول. |
Elde edilen baskılar tanesi 2 dolara satıldı ve birçok derginin taş baskısı kapaklarına konuldu. | Open Subtitles | الطبعات الناتجة بيعتْ بدولارين للنسخة الواحدة وكانت النموذج للطباعة الحجرية على أغلفة العديد من المجلاّت |
İlk baskılar ne kadar eder sence? | Open Subtitles | كم تعتقدين أن الطبعات لأولى يقدّروا ؟ |
"Bu sezon baskılar çok moda. | Open Subtitles | في هذا الفصل الامر كله حول المطبوعات |
Vız gelir baskılar bize ve takmayız | Open Subtitles | نَأْخذُ الضغوطَ و نَرْميها |