Büyük bir beklenti seziliyor. Tüm meslektaşlarım jübilemi görmeye geldi. | Open Subtitles | هناك توقعات هائلة كل زملائي أتوا ليشهدوا آخر مزاد لي |
Listedeki ilk iki fikir bir kalıp oluşturuyor. Bu kalıp beklenti yaratıyor. | TED | فأول فكرتين في تلك القائمة تكوّن نمطا، وذلك النمط يكوّن توقعات. |
Fakat sanatçıların tercihi simetriye dair bir beklenti yaratıp sonra onları bozmaktır. | TED | و لكن الفنانين يحبون وضع توقعات تماثلية ثم القيام بكسرها. |
Ve bu bizim profesyonel hayatimizda normal hala gelmisti, sıradan bir hal ve beklenti. | TED | وقد أصبحت هذه عادة الحياة المهنية، مثل هذه العادة ومثل هذه التوقعات. |
Umuyorum ki... belki bir gün, hatta yakında tekrar beklenti içine girme cesaretini gösteririm. | Open Subtitles | أنه يوماً ما.. ربما حتى قريباً جداً, سآخذ فرصة مجدداً في وجد التوقعات الفظيعة, |
3 Erkek, 3 Kız, baskı yok, beklenti yok. | Open Subtitles | ثلاثة شبان وثلاثة فتيات بدون ضغوط ولا تطلعات |
ABD'nin çoğu bölgesinde, toplumdaki temel beklenti nezaket ve mahremiyet arasındaki dengeyi korumak. | TED | في معظم أنحاء الولايات المتحدة، التوقع الأساسي في الأماكن العامة هو أننا نحافظُ على التوازن بين الكياسة والخصوصية. |
Yıllardır böyle büyük bir beklenti içinde olmamıştık. | Open Subtitles | لا أعتقد أننا واجهنا توقعات كهذه منذ سنين |
Bu arada büyük bir beklenti yaratacağız. | Open Subtitles | وأثناء هذا الوقت, نبني توقعات تفوق الخيال |
Eğer haftada bir kez seks yapabilirsen, beklenti ya da bağlılık olmadan sadece sex, anladın mı? | Open Subtitles | لو كان بالامكان ممارسة الجنس لمرة في الاسبوع بدون حجوزات أو توقعات |
Sadece hiçbir beklenti içine girmeden birlikte zamanın keyfini çıkaralım istiyorum. | Open Subtitles | أود فحسب أن نقضى وقتاً ممتعاً سوياً دون أي توقعات |
Bütün kamuoyu yoklaması beklenti oyunlarını alt edeceğiz. - Ve seçmen... | Open Subtitles | ونتجاوز كل توقعات الاستفتاء المبدئي اسمعي هذه الجملة |
Kaçırdığınız zamanı doldurma gibi garip bir beklenti içinde. | Open Subtitles | لديه توقعات مجنونة حول تعويض الوقت الذي فاته معك |
Gerçeğe ulaşabilme konusunda yüklenen beklenti fos çıktı ve ertelendi. | Open Subtitles | التوقعات المبنية على أننا كنا ذاهبون لمعرفة الحقيقة انها تلاشت وتأخر |
Kaçırdığınız zamanı doldurma gibi garip bir beklenti içinde. | Open Subtitles | لديه كل هذه التوقعات الجنونية عنكم يا رفاق تعوضون الوقت الضائع |
Düşünebildiğim en iyi neden; Biz Amerikalıların "hallederiz" tavrıdır. Bu tavır sağlık kurumlarının tedavisi olmayan bir çocuk hastalığını bile düzeltebileceğine dair bir beklenti içeriyor. | TED | أفضل ظني هو أن الأمريكيين، مع ما يمكننا عمله إيجابيًا لديهم التوقعات بأن نظامنا للرعاية الطبية سيصلح ذلك حتى على الرغم من أنه قد يكون مرض طفولي والذي لا يوجد له علاج. |
Fakat sizi çok fazla beklenti içine sokmak istemem. | TED | لكن لا أود خلق كثير من التوقعات. |
Ders yok, beklenti yok. | Open Subtitles | لا دروس، لا تطلعات |
Terk edilme hissi için beklenti gerekir. | Open Subtitles | إن شعور كهذا يتطلب تطلعات. |
Bilirsin benim için beklenti umudun aldatıcı kuzeni gibidir. | Open Subtitles | انت تعرف، بالنسبة لي التوقع هو نوعا ما مثل ابن العم المخادع للأمل |
Tutuklandığından beri hiç konuşmadı, hiç kimseyle. Fazla beklenti içine girme. | Open Subtitles | لم تتحدّث منذ إلقاء القبض عليها، ليس لأحد، لذا جهّزي آمالكِ وفقاً لذلك. |
beklenti yoktu. | Open Subtitles | لم أتوقع حدوث شئ |
mu diyor sunuz? Bir beklenti hissi algılıyorum? | TED | أنا أشعر بالترقب حينها |