Abimle bu olmaz. benden nefret ediyor. Hiçbir zaman vazgeçmez. | Open Subtitles | ليس مثل أخي، إنه يكرهني وهو لن يتساهل معي أبداً |
Sana olanları Rick anlattı. Rick benden nefret ediyor. Bunu sen de biliyorsun. | Open Subtitles | "ريك" أخبرك بهذه الأشياء أنه يكرهني ، لطالما كرهني و أنت تعلم هذا |
benden nefret ediyor, zira savunmasının içine ettim. | Open Subtitles | إنه يكرهني لأني أبلهٌ حقيقي عندما دافعت عنه. |
Çünkü herkes benden nefret ediyor. O gelmeden bilmiyorlardı. | Open Subtitles | لأن الجميع يكرهونني وقبل أن يأتي الى هنا لم يعرفوا ذلك |
Ve ortaya çıktığında, sanki benden nefret ediyor gibiydin. | Open Subtitles | وعندما استدرت ونظرت لى بدوت وكأنك تكرهنى |
Ama ben onunla tekrar yatamam ki, benden nefret ediyor. | Open Subtitles | لكن لا يمكنني مضاجعتها ثانيةً، إنها تكرهني أوه، مثير |
Belki benden nefret ediyor... ama en azından sonunda gerçeği gördü. | Open Subtitles | هو يكرهنى بالتأكيد ولكنه على الأقل نظر لنفسه فى المرآة |
Kudüs çok sıkıcı oldu. Herkes benden nefret ediyor. | Open Subtitles | أصبحت عبئاً حقيقياً في القدس الجميع يكرهني |
Ben dışarıda tek başıma yiyorum, Çünkü herkes benden nefret ediyor. | Open Subtitles | انا آكل لوحدي في الممر, لأن كلّ شخص يكرهني. |
Herkes benden nefret ediyor sandım, Sarah ve Lorraine'in arasındaki nefret gibi. | Open Subtitles | إعتقدت أن كل شخص يكرهني مثلما تكره ساره و لورين كل منهما الأخري |
Bana benden nefret ediyor gibi bakıyor. Yapma, senden nefret etmiyor. | Open Subtitles | ـ أجل, إنه ينظر إلى وكأنه يكرهني ـ لا إنه لا يكرهك |
Değil ama bu vaka benim ve anlaşılan Tanrı benden nefret ediyor. | Open Subtitles | لا يهمني , ماعدا أنني على هذه الحالة وعلى مايبدو أن الرب يكرهني |
Baban benden nefret ediyor çünkü, onun önünde eğilmiyorum. | Open Subtitles | والدك يكرهني لأني لم أخضع له قبل أن يكون ساحر الملك |
Baban benden nefret ediyor çünkü, onun önünde eğilmiyorum. | Open Subtitles | والدك يكرهني لأني لم أخضع له قبل أن يكون ساحر الملك |
Karımı artık çekici bulmuyorum. Çocuklarım benden nefret ediyor. | Open Subtitles | زوجتي لم تعد تثيرني بعد الان، أطفالي يكرهونني. |
Okulda çocuklar benimle dalga geçiyor, kendi çocuklarım benden nefret ediyor. | Open Subtitles | الأطفال يتمتعون بي في المدرسة وأطفالي يكرهونني |
Şu beyaz paltolu kadın benden nefret ediyor. | Open Subtitles | تلك الإمرأة ذات المعطف الأبيض كانت تكرهنى |
Ondan ayrılmadığım için benden nefret ediyor. | Open Subtitles | إنها تكرهني لعدم تركي إياه إنه ليس خطأكِ، إنه خطأه |
Bundan ötürü benden nefret ediyor, bu da bende ona karşı nefret uyandırıyor. | Open Subtitles | انه يكرهنى لهذا السبب وانا اكرهه لكرهه لى |
Bayan Thompson, benden nefret ediyor olmalısınız ama size bir şey vermek zorundayım. | Open Subtitles | سيدة تومبسون، أعرف بأنك تكرهينني بالتأكيد لكنني أريدك أن تأخذي هذا |
Ne olursa olsun benden nefret ediyor. Ve her geçen gün olay daha da kötüye gidiyor. | Open Subtitles | أياً كانت, انها تكرهني والامر يسوء اكثر في كل يوم |
Hayır, sergiyi o istiyordu, bu yüzden benden nefret ediyor. | Open Subtitles | لا... هي أرادت العرض، أنا حصلت عليه، والآن هي تكرهني. |
Annenin benden nefret ediyor olmasıyla başa çıkabilirim, ancak senin benden nefret ettiğin düşüncesine katlanamam. | Open Subtitles | يمكنني تقبّل كره أمك لي لكن لا أطيق فكرة أنك تكرهيني |
Ailem beni terk etti. İş arkadaşlarım benden nefret ediyor. | Open Subtitles | عائلتي، تركتني زُملائي في العمل، يكرهوني |
En güzel görevimi alıyorum ve keyfini süremiyorum, çünkü herkes benden nefret ediyor. | Open Subtitles | هو أفضل المهمة التي أنا أَبَداً أصبحتُ، وأنا لا أَستطيعُ التَمَتُّع به حتى الآن ' كُلّ شخص سببِ يَكْرهُني. |
Şimdi sen yoksun ve Evie'miz benden nefret ediyor. | Open Subtitles | و أنتِ رحلتِ... و إبنتنا (إيفي)... إنّها تكرهني |
benden nefret ediyor şu an. | Open Subtitles | لقد كرهتني ، يا رفاق حتى لم تتمكنوا من الظهور |
R.U.C. benden nefret ediyor. | Open Subtitles | آه الأر يو سي تكرهني (شرطة أوليستر الملكية, شرطة بروتستانتية. |