Gıda firmalarının besin takviyesi diye bildiğimiz şeyi sağlayabilmek için bu meyvenin peşinde olmalarının sebebi budur. | TED | وهذا من الأسباب التي جعلت شركات التغذية في العالم، تبحث عن هذه الفاكهة لإنتاج ما نعرفه كأطعمة مدعمة. |
Teorik olarak, bildiğimiz şeyi bilmek, onların bildiğini bilmek, biz onu tekrar kapatmak için beraber çalışabiliriz. | Open Subtitles | من الناحية النظرية ، مع وجود ما نعرفه و معرفة ما يعرفون هم ينبغي أن نكون قادرين على العمل معا لإغلاقها مرة أخرى |
bildiğimiz şeyi biliyorken normal davranmak çok zor. | Open Subtitles | إنه من الصعب محاولة التصرف بطبيعية عندما تعرف ما نعرفه |
diyebilirim. Bu meşrulaştırmalar bizi daha iyi hissettirir, fakat bu, bildiğimiz şeyi ciddi almamaya mâl olur. | TED | لهذا التبريرات تجعلنا نشعر بشعورٍ أفضل، ولكن على حساب رفض ما نعرف. |
Bizi olabileceğimizi bildiğimiz şeyi olmaktan alıkoyan şey. | Open Subtitles | ذلك الشئ الذي يمنعنا من أن نصبح ما نعرف أننا يمكننا تحقيقه |
Bilim zaten içten içe bildiğimiz şeyi doğruluyor. | TED | العلم يؤكد صحة ما نعرفه في قلوبنا. |
Katie'nin tırnak altlarından alınan DNA sonucu geldiğinde zaten bildiğimiz şeyi öğrenmiş olacağız yani bunu Bruce Morrison'un yaptığını. | Open Subtitles | و الحمض النووي الذي عثر عليه تحت اظافر كايتي سيخبرنا ما نعرفه سلفا ان بروس موريسون فعل هذا لذا هل يمكنني ان أعتقله الان؟ |
Fakat o sıra, şu an bildiğimiz şeyi bilmiyorduk: | Open Subtitles | و لكننا لم نعرف ما نعرفه الآن |
İşte bu, bildiğimiz şeyi doğruluyor. | Open Subtitles | و هذا ما يؤيد ما نعرفه بالفعل |
bildiğimiz şeyi onaylıyor. | Open Subtitles | ممّا يؤكد ما نعرفه |
Ama size bildiğimiz şeyi söyleyeyim: | Open Subtitles | حسنًا؟ ولكني سأخبرك ما نعرفه. |
Karakan olarak bildiğimiz şeyi | Open Subtitles | (ما نعرفه بـ(دماء الليل |