Ağırlıklı olarak organik bileşikler içeren bir karışım. | Open Subtitles | إنّه خليط من مركبات عضويّة خاصّة، بما في ذلك كميّات ضئيلة من حبوب اللقاح. |
Bu kanda, insan kanında olmayan bileşikler var. | Open Subtitles | هناك مركبات في هذا الدم لا وجود لها في الدم البشري |
Ama hesaplarım doğruysa yani, er ya da geç karmaşık bileşikler elde edeceğiz ve sonra organik maddeler, buğday ve pirinç gibi. | Open Subtitles | لكن إذا كانت حساباتي صحيحة أقصد، سوف نكون قادرين على صنع مركبات معقدة أخيرا, و بعدها المواد العضوية. |
Sadece element değil bileşikler de yaratıyoruz, madde ve hayat gibi. | Open Subtitles | نحن لن نصنع عناصر فقط ، بل مركبات مادة، الحياة |
Bu bileşikler hormonal, cinsel ve gelişimsel zararlara yol açabiliyorlar. | Open Subtitles | كل هذه المركّبات يمكن أن تخلق أضرار في الهرمونات، الإنجاب، و في النمو إيضاً. |
NASA bilim adamları, Mars Gezgini'nin kızıl gezegenin yüzeyinde geçmişte bir ara yaşam olmuş olabileceğini işaret eden fosilleşmiş organik bileşikler bulmasından ötürü heyecanlı. | Open Subtitles | اندهش العلماء ممّا عثر عليه الآلي على سطح المرّيخ... المركّبات العضوية المُتحجّرة... على سطح الكوكب، |
Bunlar kaseinden türeyen, morfine benzer bileşikler. | Open Subtitles | مركبات شبيهة المورفين مشتقة مِن الكازين. |
Diğer mikroplar ve mantar gibi organizmalar rekabetçi ortamlarda yaşamak için milyonlarca yıldan fazla bir süredir evrimleşmiştir. Bu da bazı bakterilere karşı hayatta kalma avantajı sağlamak için genellikle antibiyotik bileşikler içerdikleri anlamına gelir. | TED | تطورت الكائنات الحية مثل الميكروبات والفطريات الأخرى على مدى السنين لتعيش في بيئات تنافسية ما يعني أنها تحتوي غالباً على مركبات المضادات الحيوية لمنحها ميزة البقاء على قيد الحياة على بعض البكتيريا. |
Bu yüzden çözücü, toksik metaller ya da uçucu organik bileşikler yok. | Open Subtitles | لذلك لا مواد سامة او مركبات عضوية |
Bu işaretlerin nedeni çiçeklerdeki flavonoid denen özel bileşikler. | Open Subtitles | سبب العلامات هي مركبات مميزة في الأزهار تُدعى (فلافونويدس). |