| Penn garındaki gişe memuru bir Pittsburgh bileti sattığını hatırlıyor. | Open Subtitles | بائع التذاكر فى محطة بن باع له تذكرة الى بتسبرج |
| Aralarında biraz para toplamışlar ve ona bir Paris bileti almışlar. | Open Subtitles | و هم , جمعوا بعض المال و إشتروا تذكرة إلى باريس |
| Neden bir de uçak bileti almıyorum daha işe başlarken? Seni tanıyorum. | Open Subtitles | نعم بالطبع لما لا أعطيك ثمن تذكرة الطائرة لتطير, لا ليس أنا |
| Amerika'ya bir uçak bileti aldım. 3 hafta sonra gidiyorum. | Open Subtitles | اشتريت تذاكر سفر للذهاب لأميركا ساكون هناك في غضون اسابيع |
| Bu bence hiç de adil değil. bileti kendisi bulmamış ki. | Open Subtitles | اعتقد أن هذا لم يكن عدلاً لم تجد تلك التذكرة بنفسها |
| Bir Alman denizaltısını kaçırmanın gidiş bileti anlamına geleceğini biliyorlardı. | Open Subtitles | يعرفون أن آسر الغواصة يمكن أن يكون تذكرة ذهاب فقط |
| Hayır, bir bileti daha yarı fiyatına alırsanız size iki bedava bilet vereceğiz. | Open Subtitles | سنعطي لكن تذكرة مجانية لا، تذكرتان مجانيتان إذا اشتريتن واحدة أخرى بنصف الثمن |
| Size önerdiğim şey orta yönetim kademesine bir hızlı tren bileti. | Open Subtitles | ما أعرضه هي تذكرة على قطار سريع مباشرة إلى وسط الإدارة |
| Ne uçak bileti almışlar, ne hesap boşaltmışlar ne de kredi kartı kullanmışlar. | Open Subtitles | لم يشترِ أحدهم تذكرة طائرة أو أفرغ حسابه المصرفيّ أو استخدم بطاقة الائتمان |
| Ne pasaport, ne ehliyet, ne uçak bileti... Hiçbir şey yok. | Open Subtitles | لا جواز سفر ولا تذكرة الطائرة ولا رخصة قيادة، لا شيء |
| - Evet, otobüs bileti almak için. - Pekâlâ, cezalısın. | Open Subtitles | ـ أجل، لشراء تذكرة الحافلة ـ كذلك، حسنٌ، أنت معاقب |
| Kira paranı al da kendine bir otobüs bileti alıp git buradan. | Open Subtitles | أسترجعي ما دفعتيه للإيجار واشتري لكِ تذكرة للحافلة وأرحلي عن هذا المكان |
| Amerika'ya bir uçak bileti aldım. 3 hafta sonra gidiyorum. | Open Subtitles | اشتريت تذاكر سفر للذهاب لأميركا ساكون هناك في غضون اسابيع |
| Elimde üzerinde isminin yazılı olduğu iki tane Yankees maçı bileti var. | Open Subtitles | أنا حصلت على زوجين من تذاكر لعبة يانكيز مع اسمك على ذلك. |
| Adamın kahrolası beysbol maçına bileti varmış, inanılır gibi değil. | Open Subtitles | لديه تذاكر لمباراة كرة القاعدة اللّعينة، لك أن تُصدّق ذلك. |
| bileti son dakikada aldığım için Orta koltukta oturmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | كال لدي كرسي في الوسط لأني حجزت التذكرة في آخر لحظة. |
| Arka taraftaki onarım masasına gidip 652 numaralı bileti iste. | Open Subtitles | اذهب لمُوظف الإصلاحات في الخلف وأطلب منه التذكرة رقم 652 |
| Sadece 6 numara var ve sen her haftada aynı bileti mi alıyorsun? | Open Subtitles | إنها 6 أرقام فحسب . أنت تشتري بطاقة واحدة فحسب في الأسبوع ؟ |
| İstersen sana uçak bileti de alırım. Ya da atla arabana, bas gel. | Open Subtitles | انظر, سوف احصل لك على تذكره طائرة او يمكنك ان تركب السياره وتقودها |
| Mektup dağıttığım kişilerden birinin birkaç bileti varmış birini bana verdi. | Open Subtitles | رجل في مساري البريدي لديه تذكرتين وعرض عليّ واحدة. |
| bileti varsa, geminin havlularını da çalmıyorsa,... ..bir müşteriyi nasıl suçlayabiliriz? | Open Subtitles | اذا دفع ثمن تذكرته ولا يسرق مناشف السفينة من نكون نحن حتى نفترى عليه |
| Springfield'ın içinde olduğu eyalete iki tane uçak bileti al bana. | Open Subtitles | جهز تذكرتي طيران للولاية التي توجد بها مدينة سبرنقفيلد |
| Kredi kartı, uçak bileti Her şeyi kontrol etti ama hiçbir şey bulamadık. | Open Subtitles | قمنا بعمل مراقبة على، بطاقات إئتمان شركات الطيران، ولم نحصل على شيء |
| Halk ilk Wonka Altın bileti'nin bulunmasıyla büyük bir heyecan içine girdi. | Open Subtitles | توافد إلينا فجأة مراسلوا وكالات الأنباء العالمية بسبب الإكتشاف غير المتوقع لتذكرة وونكا الذهبية الأولى |
| Evet, ve Gerth'in düşüncesi kamyonu buradan çıkış bileti ile takas etmek. | Open Subtitles | بأنه سيبادلنا الشاحنة بتذكرة خروج من كل هذا بأمان |
| Eğer sopa birini havaya kaldırabilseydi hiç kimse uçak bileti almazdı. | Open Subtitles | لو ان العصا يمكنها ان تعلقنى بالهواء لن يَهتمُّ احد بشِراء تذاكرِ الطائرات. |
| Evet, neden onun bileti sadece 30 dolardı ki? | Open Subtitles | نعم، ولماذا كانت تكلفة تذكرتها 30 دولاراً فقط؟ |