Belki de gerçeklik, basit ve karmaşık, birbirini etkileyen, bilinçli etkenlerin kocaman bir ağıdır, bu da birbirlerinin bilinçli deneyimlerine neden oluyordur. | TED | الواقع نظاما تفاعليا هائلا من عوامل الوعي بسيطا أو معقدا شبكة تفاعلية من تجارب واعية |
Ayrıca onun bilinçli bir şekilde düşünmekte olduğunu gösterecek bir belirti yok. | Open Subtitles | ولا توجد إشارة على أن عقله الواعي سيعمل لم تتغيًر منذ أسابيع |
Bu geri dönmenin, bilinçli bir eylem tarafından tetiklendiğine eminim. | Open Subtitles | أنا مقتنع بأن ذلك الانحدار كان بفعل هجوم وعي داخلي. |
Tüm yapman gereken, seçimlerin konusunda bilinçli olmak ve eylemlerinden sorumlu olmak. | Open Subtitles | كل ما تحتاج فعله هو ان تكون واعياً لكل الخيارات ومسئولاً عن تصرفاتك |
Eğer bilinçli olarak dinlerseniz, etrafınızdaki sesleri kontrolünüz altına alabilirsiniz. | TED | فإذا كنت تستمع بصورة واعية سيمكنك التحكم بالصوت المحيط بك |
Uyumayacaksın bile, her saniyesinde bilinçli olacaksın. | Open Subtitles | لن تتمكن حتى من النوم ستكون واعيا كل الوقت |
Beynimizin olaylara bilinçli olarak şimdi olduğuna dair odaklanıyor olması pek mümkün. | Open Subtitles | فمن الممكن تصور العقول الذي يكون واعي التركيز على جميع أجزاء غشائه |
Tüm aletlerimizi kapatalım gibi bir öneride bulunmuyorum, sadece onlarla, birbirimizle ve kendimizle daha bilinçli bir ilişki kuralım diyorum. | TED | أنا لست أقترح أن نبتعد عن أجهزتنا، فقط أن نطور علاقة بوعي ذاتي أكثر معها ومع بعضنا البعض ومع أنفسنا. |
Kanda eriyen nitrojen nedeniyle oluşan vurgun, bilinçli ve bilinçsiz zihnimiz arasında karışıklığa neden olur. | TED | سببه الآزوت الذي يذوب في الدم والذي ينتج عنه الاضطراب بين الوعي واللاوعي. |
Kişinin kendi bilinçli zihni ve kendine zarar veren bilinçaltı arzuları arasında bir savaş. | Open Subtitles | بين العقل الواعي والرغبة المدمرة للذات في الوعي الباطن |
Böyle bir şey bilinçli yapılsaydı, manyakça ve canavarca olurdu. | Open Subtitles | أقصد، على مقياس الوعي الادراكي فذلك جنوني، شنيع |
Her ikisi de, bilinçli akıllarında kendi gerçeklik dünyalarını kurmuşlar. | Open Subtitles | كلّ منهم يخلق فقّاعاته الصغيرة من الواقع في عقله الواعي |
bilinçli zihnin kavraması için çok hızlı işlenen verileri temsil ederler. | Open Subtitles | هما يقدمان البيانات بصورة سريعة على العقل الواعي للمساعدة على الهفم |
İnanılmaz çoklukta çeşitli teknikler gerektiren oldukça bilinçli tasarım projeleri, temelde doğruca uyum gösterir. | TED | الرابع .. ان اعمل على تصاميم فريدة بكل وعي والتي تحتاج العديد من التقنيات وان احارب بصورة دائمة من اجل تبني قضايا هامة |
Bu yüzden bilinçli olarak anı yaratmada aktif rol alma düşüncemi paylaşmak istiyorum | TED | لذا اريد أن اتشارك معكم بفكرة متعلقة بالعمل الفعال في نسق صناعة وعي الذكريات |
# Sosyal olarak bilinçli olmak zor olabiliyor # | Open Subtitles | أن تكون واعياً إجتماعياً من الممكن أن يكون صعباً جداً |
bilinçli olmakla uygun değil. | Open Subtitles | وهذا ليس أمراً يتوافق مع كون الشخص واعياً |
İnsan gibi düşünme yetisi olan bilinçli bir makine imal edilebilir mi? | TED | هل يمكنكم بناء آلة تستطيع ان تفكر بنفس طريقة الانسان بصورة واعية ؟ |
Eğer en aklı başında olduğu zaman bu sabahsa o halde o dükkana girmesi bilinçli bir karardı. | Open Subtitles | لو كنا نقول ان هذا الصباح كانت تفكر بوضوح اذا فقط كان قرارا واعيا ان تذهب الى هذا المتجر بالتحديد |
Daha geleneksel seçeneklerde daha çok kullanılıyor ve daha da bilinçli kullanılabilir. | TED | و تستخدم أيضاً لإعدادات مألوفة أكثر و يمكن إستخدامها بشكل واعي أكثر في الإعدادت المألوفة |
Parçalı, geçici görüntüleri bir araya getiriyordum, bilinçli olarak ipuçlarını inceliyor, hiçbir şey görmeyene dek, dağınık dürbünün içerisinde bir mantık arıyordum. | TED | جمعت صورا مبعثرة ، صورا عابرة، حللت الدلائل بوعي بحثت عن بعض المنطق في مشهدي المتداعي حتى لم أعد أرى شيئا أبداً. |
Örneğin, belki de gerçeklik, bilinçli deneyimlere neden olan kocaman bir makinedir. | TED | مثلا ، يجوز أن يكون الواقع ماكنة كبيرة تتسبب في خبرتنا الواعية |
O anda, büyükanneme açılmamak için bilinçli bir karar verdiğimi hatırlıyorum. | TED | الآن، أتذكر اتخاذ قرار واع في تلك اللحظة ألا أزور جدتي. |
Beni işe alırken bilinçli çocuklar yaratmana yardım etmemi istediğini söylememiştin. | Open Subtitles | لم تخبرني عندما عيّنتني بأنك تريد مساعدتي على صنع أولاد واعين |
Böceklerle mesela, aramızdaki en büyük fark bizim bilinçli olmamızdır. | Open Subtitles | ما يفرقنا عن ,مثلاً , الحشرات بأن نحنُ لدينا وعياً |
bilinçli hareket ettiğini düşünmüyorum. | Open Subtitles | أنا لا أعتقد أنه كان يتصرف بشكل واعى |
En başından beri bilinçli bir seçimdi. | TED | بل كان خيارًا واعيًا منذ لحظات البداية الأولى. |
Görüyorsunuz ki, Apple, gözetim işinden çıkarak bilinçli bir karar vermişti. | TED | قامت أبل باتخاد قرارٍ واعٍ لتخرج من الأعمال الرقابية. |