Diğer bir deyişle; her durumda, ikilem oluşturmayacak tarzda bir çözüme varırsınız. | Open Subtitles | بمعنى آخر ، سوف تحصل على حل لا يؤدي إلى تناقض أبداً |
Fikrimi pratik bir çözüme dönüştürmeye kararlıydım ama belirsizlik ile karşı karşıyaydım ve başarılı olacağımın garantisi yoktu. | TED | كنت عاقدًا العزم لرؤية فكرتي يتم ترجمتها إلى حل عملي، ولكني قوبلت بالشك ولم يكن هناك ضمان للنجاح. |
Sorumuz bizi şaşırtıcı bir çözüme yönlendirdi: vergi kredileri. | TED | قادتنا أسئلتنا إلى حل مُدهش: الإعفاءات الضريبية. |
Eminim uygun bir çözüme varabiliriz. | Open Subtitles | أنا متأكد بأننا نستطيع أن نصل إلى حل مناسب |
Körfez'deki kuvvetlerle birlikte barışçıl bir çözüme ulaşmak için tüm çabalarını tüketti. | Open Subtitles | استنفدت كل الجهود المعقولة للتوصل الى حل سلمي |
Körfez'deki kuvvetlerle birlikte barışçıl bir çözüme ulaşmak için tüm çabalarını tüketti. | Open Subtitles | استنفدت كل الجهود المعقولة للتوصل الى حل سلمي |
Hızlı bir çözüme ihtiyacımız var. | Open Subtitles | نحن بحاجة الى حل ونحن بحاجة الى ذلك بسرعة |
Yine de barışı sağlayacak bir çözüme ulaşabileceğimize inanıyorum. | Open Subtitles | لكني لا زلت أؤمن أننا نستطيع تحقيق حل مسالم. |
Belki bir çözüme ulaşırsınız, belki de birbirinizi öldürürsünüz. | Open Subtitles | ربما تجدون لها حل, وربما تقتلون بعضكم البعض |
Hâlâ barışçıl bir çözüme ulaşabiliriz. | Open Subtitles | لا يزال بإمكاننا التوصل إلى حل سلمي. أوه، القرف. |
Ortadoğuda İsrail ile Filistin arasındaki dinmek bilmeyen çatışmalar, sürdürülebilir bir çözüme nasıl, ne şekilde ulaşılacağını daha da belirsiz hale getirmiş bulunuyor. | TED | وفي الشرق الاوسط الصراع بين الاسرائيلين والفلسطينين مازال حتى اليوم يضج في المنطقة وهو يغدو كل يوم عصيٌ اكثر على الحل مما يجعل حتى تصور حل منطقي مستقر .. مستحيل لكي يتم تطبيقه |
Diğerlerini de gönder de sakin bir çözüme varabilelim. | Open Subtitles | دع الاخرين يخرجون وسنجد حل سلمي |
Bundan daha başarılı bir çözüme ihtiyacımız olacak. | Open Subtitles | حسنا , سوف نحتاج حل أفضل من ذلك. |
Hükümet bu sorunu makul bir çözüme ulaştırmak üzere çalışıyor. | Open Subtitles | إن الحكومة تريد حل القضية في حد معقول |
Birlikte çalışabileceğimiz barışçıl bir çözüme inanıyorum. | Open Subtitles | أنا أؤمن في حل سلميّ،بأن نعمل معاً |
Zihnin için başka bir çözüme ihtiyacımız olabilir. | Open Subtitles | حسناً , ربما نحتاج لأيجاد حل آخر للعقل |
Öyleyse bu koanların amacı basit bir çözüme ulaşmak değildir. | TED | هذا لأن الغرض من هذه (الكوان) ليس التوصل إلى حل بسيط. |
Başka bir çözüme ihtiyacımız vardı. | TED | كنا بحاجة إلى حل آخر. |
Ardından, bir süre sonra aklıma şöyle bir düşünce geldi, aslında bir ülkedeki tüm arabaları elektrikle çalışır hale getirebilirsek ve bunu elverişli ve hesaplı bir biçimde yapabilirsek bir çözüme ulaşabiliriz. | TED | و من خلال نوع ما من عملية البحث والتجول , حصلت على الفكرة التي هي ، إذا كان بإستطاعتك تحويل بلد بأكمله إلى سيارات كهربائية , بطريقة ملائمة و بأسعار معقولة , يمكنك الحصول على حل . |
Haklısın doktor. Benim uzun vadeli bir çözüme ihtiyacım var. | Open Subtitles | أجل ما تحتاج حل دائم |