"bir şehrin" - Translation from Turkish to Arabic

    • المدينة
        
    • مدينة
        
    Sizin formalarınızın başka bir şehrin formalarını yenmesi için tezahürat yapıyorsunuz. Open Subtitles فأنتم تقفون وتهتفون وتصيحون، لكي تنتصر ملابسكم على ملابس المدينة الأخرى.
    Yapıcıları, sanatçıları ve girişimcileri bir araya getirmek bir şehrin ilerlemesi için gerekli yaratıcılığın kıvılcımını çakıyor. TED ودعوة إستجلاب صانعين وفنانين ورواد أعمال ستساعد حقاً على إيقاد شعلة الإبداع وتساعد المدينة على الإزدهار
    Bu durum tabii ki, bir nevi dairesel şehir mantığını sürdüren tarihsel bir şehrin yerleşim planı içinde olduğunuz zaman bazı komik anlara neden olur. TED هذا بالطبع يؤدي إلى بعض اللحظات المضحكة عندما تكون في نظام تخطيط مدينة قديمة تتبع نمط المدينة الدائري، أليس كذلك؟
    Eğer roketler hedefine ulaşırsa bütün bir şehrin insanlarını öldürebilir. Open Subtitles إذا اخترق الصاروخ الهواء الجوي يمكنه نسف مدينة مأهولة برمتها
    Bir de orada ne varsa, önemli bir şehrin olduğunu gösterecek seçkin bir mücevher dükkanımız var. TED كما أنه لدينا أدلة على ورشة مجوهرات للطبقة الراقية، وتبين أنه أيا كان ما كان هناك قد كان مدينة هامة جداً.
    Şimdi aklınızdaki tüm şeyler ile, bayanlar ve baylar, sizleri bir yolculuğa çıkarmak istiyorum Dünya'nın tamamen ayrı bir parçasına dumanlı bir şehrin caz barında Sydney Opera Binasına dönüşüyorum. TED وبأخذ كل هذا بعين الاعتبار، سيداتي سادتي، أود أن آخذكم في رحلة لجزء منفصل تماما من الأرض وأنا أحول دار أوبرا سيدني إلى حانة جاز مفعمة بالدخان في وسط المدينة.
    Yürünebilir bir şehre neden ihtiyacımız olduğunu ve yürünebilir bir şehrin nasıl yapılacağı hakkında konuşmak istiyorum. TED أود أن أتحدث عن حاجتنا لهذه المدينة كما أود الحديث عن كيفية القيام بهذه المدينة.
    Harika bir şehrin ne olabileceğini ve olması gerektiğini içten içe anlıyorlar. TED فهم يفهمون جوهريا الشكل الذي ينبغي أن تكون عليه المدينة الرائعة.
    Bizlerde sürdürülebilir bir şehrin gerçekte hayat kalitenizi arttırdığına dair örneklere odaklanmanın daha ilginç olacağını düşündük. TED لذلك فكرنا بأنه قد يكون من الممتع التركيز على أمثلة حيث أن المدينة المستدامة ستكون قادرة حقيقة على زيادة جودة الحياة
    Pilotsuz bir uçakla bir şehrin üzerinden geçmek üzere. Open Subtitles هي على وشك الطيران عبر المدينة في طائرة آلية
    Ne düşündüğünü biliyorum bir şehrin ortasındayız, şahinin burada ne işi var? Open Subtitles أعرف بما تفكرين، نحن في وسط المدينة من أين يأتي الصقر؟
    Niye vampirler saklı bir şehrin altına mağara inşa etmişler? Open Subtitles لماذا بنى مصاصوا الدماء الكهف تحت المدينة المخفيّة؟
    Tiyatral bi gösteri hazırlayabilir. ortalığı mutlu vatandaşlarla doldurup... ahenkli bir şehrin nasıl olacağını gösterir. Open Subtitles باستطاعته إعداد عروض مسرحيّة، وملئ المدرجات بمواطنينا السعداء، وإظهار المدينة على أنها مدينة متآلفة
    Diyelim ki New York gibi büyük bir şehrin işleyişini anlamaya çaılışıyorsunuz ama bunu sadece ortalama bir New Yorklunun istatistiklerine bakarak yapıyorsunuz. TED تخليوا أنكم كنتم تحاولون فهم كيفية عمل مدينة كبيرة كنيويورك، يمكنكم عمل ذلك فقط من خلال مراجعة بعض الإحصائيات عن المواطن العادي لنيويورك.
    Ve, aslında, endüstri çağından önce kurulmuş, herhangi bir şehrin haritasına baktığınızda, oraya gelen yiyeceklerin izini sürebilirsiniz. TED و إذا نظرتم إلى خريطة أية مدينة بُنيت قبل عصر الصناعة, فإنه بإمكانكم تتبع الغذاء الداخل إليها.
    Bir insanın hayatı bir şehrin yok olmasıyla karşılaştırıldığında nedir ki? Open Subtitles ...في النهاية، ما هي حياة رجل واحد مقارنةً بدمار مدينة كاملة؟
    Eski bir şehrin kalıntılarını bulduk. Tamam. Siz daha iyisini yaparsınız. Open Subtitles اكتشفنا آثار مدينة قديمة حسناً ، أنتم أبرع بالكذب
    Tüm bir şehrin hatta tüm bir ırkın ölmesini gerektirebilir. Open Subtitles إنها تحتاج إلى موت مدينة كامله, أو حتى موت عرق كامل
    Berbat bir şehrin, berbat bir yerinde, berbat bir oda. Open Subtitles إنها غرفة رديئة في جزئ رديء من مدينة رديئة
    Bu patlama büyük bir şehrin üzerinde olsa, şehri yok ederdi. Open Subtitles لو حدث هذا فوق مدينة كبيرة كان سيقضي عليها

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more