Bugün de yaşanabilir bir gelecek yaratmak için aynı sıçramaya ihtiyacımız var. | TED | اليوم يجب ان يكون ذلك التفكير البعيد المدى لاجلنا لننشئ مستقبل منظور, |
Ondan nefret edenler dahi onsuz bir gelecek hayal edemiyorlardı. | Open Subtitles | حتى أولئك الذين بغضوه لا يستطيعون تصور مستقبل من دونه |
Amerika'yı kötü bir gelecek bekliyor ve sen bu zavallı neslin bir parçasısın. | Open Subtitles | أعتقد ان امريكا تخبئ مستقبل سئ لك وانت جزء من هذا الجيل السئ |
Fakat sahip olmadığımız bir seçenek var, iklim değişikliği olmayan bir gelecek. | TED | ولكن الاختيار الذي لا يلزم أخذه هو عدم تغيير المناخ في المستقبل. |
Kıdemli Öğrenci'sin, futbol takımının kaptanısın önünde parlak bir gelecek var. | Open Subtitles | أنت كبير الطلبة قائد فريق كرة القدم بمستقبل مشرق تتطلع إليه |
..bizim için bir gelecek bile görmüyorum, ama sonra karşımda oturan.. | Open Subtitles | ولا أرى حتى مستقبلاً لنا معاً لكنني أنظر إلى ولدي الصغير |
O geleceği görmen için psişik güçlerine ihtiyaç duymayacaksın. Çünkü bir gelecek olmayacak. | Open Subtitles | عندها لن تحتاج إلى قوى خارقة لترى المستقبل لأنه لن يكون هناك مستقبل |
Sander bizim için bir gelecek görmedi çünkü geçmişte yaşıyordu. | Open Subtitles | لم يرى ساندر لنا أي مستقبل لأنه عاش في الماضي |
Toz almayla kafayı bozmanın parlak bir gelecek sağlamayacağını kim söylediyse yalan söylemiş. | Open Subtitles | مهما يكن من يقول ان التفاني لن يقود الى مستقبل باهر فهو يكذب |
Ama hayatımı küçük bir kasabada belirsiz bir gelecek için sürdüremem. | Open Subtitles | لكني لا استطيع تعطيل حياتي لأجل مستقبل غامض في بلدة صغيرة |
Buradaki bazı insanlar daha iyi bir gelecek için çok sıkı çalışıyor. | Open Subtitles | يتخلّون عن دمّهم عرقهم و دموعهم هنا من أجل مستقبل الرفاهية والرخاء |
Ama eski yöntemlerin daha iyi bir gelecek kurmayacağını biliyorum. | Open Subtitles | ولكنني أعرف الطريقة القديمة للقيام بالأمور ولن تبني مستقبل أفضل |
Kasvetli bir gelecek haberiyle, müttefikler olarak gelseydik bizden şüphe duyardınız. | Open Subtitles | فلو جئت معه كحليفين بنبأ عن مستقبل بشع لشككتم في نوايانا. |
Kendine nasıl bir gelecek seçersen seç, içinde annelik olmaz. | Open Subtitles | ،لا يهم أي مستقبل بإمكانك تصوره لنفسك لن تتضمن الأمومة |
Ama bana kalırsa, iğrenç bir gelecek bile hiç gelecek olmamasından iyidir. | Open Subtitles | ولكن بالطريقة التي أراها حتى مستقبل مروع افضل من لامستقبل على الاطلاق |
Önümüzde parlak bir gelecek vardı... ve sonsuza dek birlikte olacağımızı sanıyorduk. | Open Subtitles | المستقبل وضعنا فورآ للأمام ونحن إعتقدنَا بأننا نعرف بعضنا البعض إلى الأبد |
- Evet, önlerinde apaçık bir gelecek olan iki vurgun genç. | Open Subtitles | نعم , و زوجين مُغرمين أبواب المستقبل مفتوحة على مصراعيها أمامهما |
Maalesef parlak bir gelecek vizyonu parlak bir gelecek hayali sadece bir hayal. O kadar çok ahlaksızlık var ki. | TED | لكن للأسف، رؤية المستقبل عظيم، أو الحلم بمستقبل عظيم، هي مجرد حلم .بسبب تواجد كل هاته الرذائل |
Geçmişin sırrını saklamak ve barışçıl bir gelecek kurmak üzerine and içtiler. | Open Subtitles | لقد صوتنا على أن نجعل هذا الأمر سراً وأن نبني مستقبلاً مسالماً |
İş, sanat ve kültüre ve bunlara erişime gelince çok heyecanlı bir gelecek için artık yapı taşlarımız var. | TED | ما لدينا الآن هي اللبنات الأساسية لمستقبل مثير جداً، عندما يتعلق الأمر بالفنون والثقافة وإمكانية الولوج إليهم. |
Ve şu duyguyu bulmaya, tekrardan keşfetmeye çalışan daha nice ülkeler: "Nasıl harikulade, barışçıl ve hoşgörülü bir gelecek hayal ederiz?" | TED | وغيرھا من الدول التي تحاول أن ترى وتستكشف ذلك النوع من الشعور إزاء كيف يمكنُنا أن نتصور مستقبلا رائعا وھادئا ومتسامحا. |
Bunun anlamı, daha fazla servetin hepimize dağıtılması ve çocuklarımız için daha iyi bir gelecek. | TED | وهذا يعني مزيد من الثروة ستوزع علينا جميعًا ومستقبل أفضل لأبناءنا |
Benim araştırmam bu: bilgisayarlara görsel zekayı vermek ve Leo için, dünya için daha iyi bir gelecek oluşturmak. | TED | هذا هو أملي أن أعطي الحواسيب ذكاءً بصريًا وأن أخلق مستقبلًا أفضل من أجل ليو ومن أجل العالم |
Eren'siz bu topraklara yerleştiği bir gelecek yok! | Open Subtitles | ! ليس هنالك مستقبلٌ تستطيع فيه البشريّة أن تحلّ بهذه الأراضي دون إيرين |