Bak, uzaydaki ivmemizi ve göreceli pozisyonumuzu bir gerçeklikten diğerine koruyoruz. | Open Subtitles | نحمل معنا قوتنا الدافعة وموقعنا النسبي في الفضاء من واقع لآخر. |
Peki ama size alternatif bir gerçeklikten haberlerle dolu bir gazete verilseydi? | TED | لكن ماذا لوكنت تملك صحيفة مليئة بقصص من واقع مختلف؟ |
Bu güç yenilenmesi ve bir gerçeklikten ötekine sıçramak inanılmaz bir güç gerektiyor. | Open Subtitles | توليد الطاقة، والانتقال من واقع لآخر يقتضي كمية هائلة من الطاقة. |
Bu sinyal, başka bir gerçeklikten gönderilmiş. | Open Subtitles | هذه الإشارة كانت أرسلت من واقع آخر |
Başka bir gerçeklikten benim ikizim Atlantis'e geldiğinde kaydettiğimizle aynı. | Open Subtitles | حين أتى شبيهي إلى (أطلانتس) من واقع بديل. |
O, herkesin "Maske" filmindeki Eric Stoltz gibi olduğu bir gerçeklikten geldi. | Open Subtitles | إنه من واقع حيثُ أن إريك ستولتز) يتقنّع جميعَ الناس). |
(Alkışlar) Çok veri merkezli bir gerçeklikten geldim buraya, yani öğretmenin çocuğa gidip de rahatsız edici sorular sormasını istemeyiz: ''Oh, anlamadığın şey ne?'' ya da ''Anladığın şey ne?'' ve geri kalanı. | TED | (تصفيق) جئت من واقع مبني على البيانات لذا فنحن لسنا بحاجة لتدخل المعلم ويطرحوا أسئلة محرجة على التلاميذ: " ماذا فهمت؟" أو " ماذا فعلت لتفهم؟" وباقي الأسئلة المحرجة |