Verimli cömertliğin olduğu bir kültür için veren kişileri istihdam etmeniz gerektiğini düşünürdüm. | TED | أعتقد بأنك بحاجة الى ثقافة الإنتاج الغزير، يجب أن تمتلك الكثير مِن المِعطائين |
Kullandıkların kadar güzel şeyler yaratan başka bir kültür biliyor musun? | Open Subtitles | هل يمكن تصور ثقافة أخرى لها تلك الأزرار الجميلة التي تستخدمها؟ |
Şimdiye kadar tamamen farklı bir kültür ve çevreden bu denli zor bir yaşama sahip birisi ile tanışmamıştım. | TED | انا لم التقي بشخص بهذه الحياة الصعبة من بيئة و ثقافة مختلفة كليا من بيئتي |
Şimdi topluluğumuz içinde, belli bir kültür ortaya çıktı. | TED | الآن وفي إطار مجتمعنا، لقد ظهرت ثقافة معينة. |
Evet, bu bir kültür... ve buna göre araştırma yapmamız gerek. | Open Subtitles | نعم ، هذه هي الثقافة ونحن بحاجة إلى التحقيق وفقاً لذلك |
derdi. Ancak 20. yüzyıla geldiğimizde yeni bir kültür oluştu, tarihçiler buna kişilik kültürü diyorlar. | TED | ولكن عندما وصلنا القرن ال20 ودخلنا ثقافة جديدة عصر ما يسميه المؤرخون عصر الشخصية. |
O, sosyal eylemcilikte yeni bir kültür yarattı. | TED | بل أحدثت ثقافة جديدة في النشاط الاجتماعي. |
Bu DNA'sında gizlilik olan bir organizasyon için önemli bir kültür değişimiydi. | TED | كان تغييرا كبيرا في ثقافة منظمة كانت السرية تجري في عروقها. |
Ama dünyanın en güzel yeri değerli Avustralyamızda bile çocukların bir kültür nedeniyle istismar edildiği bir gerçek. | TED | معرض لنفس الخطر. و لكن هذا هو الواقع. حتى هنا في أستراليا الحبيبة، أروع مكان في العالم، الأطفال ينتهكون بسبب ثقافة |
Bizi neyin özel ve benzersiz yaptığını önemseyen bir kültür ve topluluk yaratır. | TED | إنها تخلق ثقافة ومجتمع يقدر قيمة ما يجعلنا مميزين وفريدين. |
Etrafınızı size meydan okuyan insanlarla donatın ve karşı olmayı destekleyen bir kültür oluşturun. | TED | أحط نفسك بأشخاص يشكّلون تحدياً لك واخلق ثقافة تشجع المعارضة |
Ama elde edilen sonuç, hiyerarşinin daha az olduğu yeni bir kültür. | TED | لكن النتيجة هي ثقافة جديدة مع تسلسل وظيفي أقل. |
Yüzlerce yılda, binlerce insanı barındıran bir kültür. | TED | إنها ثقافة تضم آلاف الأشخاص على مدار مئات السنين. |
Ama günün sonunda, korkarım ki kişisel bakım ve genel refahın arka koltuğa atıldığı bir kültür yarattık. | TED | ولكن في النهاية، أخشى أننا خلقنا ثقافة حيث تُولّى الرعاية الصحية والرفاهية أهمية أقل. |
Ve sosyal bağlayıcılar yazılı anlaşmaların yaratacağından daha cömert bir kültür yarattı. | TED | وبشكل خطير، إن القيود الاجتماعية قد خلقت ثقافة كانت أكثر تطوعًا مما خلقته القيود التعاقدية. |
Üzgünüm, farklı bir kültür olduğunun farkındayım. | Open Subtitles | آسفه. أنا أعلم أنها ثقافة مختلفة ولكنني.. |
İkinci bir kültür aldık, ve büyümesini kontrol altına alabildik. | Open Subtitles | أخذنا ثقافة ثانية وكانت قادرة على السيطرة على نموه. |
Bizimkisi teknolojiye dayalı bir kültür değildi. | Open Subtitles | حياتنا لم تكن ثقافة تعتمد على التكنولوجيا |
Bu acımasız küstahları size geri teslim ettiğimde bir mağazada gömlek katlamak olan gelecekleri öncesinde ayak parmaklarını bir kültür gölüne sokmuş olacaklar. | Open Subtitles | وعندما يعود اليكم هؤلاء الاوغاد سيكونوا قد نالوا قدرا كبيرا من الثقافة وذلك قبل افتراض قدرهم بالطبع |
Ama incelemeyi çok istediğim tek bir kültür vardı: | Open Subtitles | ولكن كان هناك دائما الثقافة التي يريد حقا أن أدرس |
Suudi Arabistan'a gelmek benim için tam bir kültür şoku oldu. | Open Subtitles | انها الثقافة المتضاربة تماما بالنسبة لي في السعودية |