Demokrasiye önem vermeyen ve devlet kapitalizmini benimsemiş, tamamen farklı bir model. | TED | والتي لم تُعطي مكانة هامّة للديمقراطية وتعتمد عل نموذج مختلف تماما للرأسمالية. |
Bizim Seattle'daki tesisimiz dünyanın her yerinde yapılması için bir model olabilir. | TED | منشأتنا في سياتل ستكون بمثابة نموذج لهذه الأمكنة في جميع أنحاء العالم. |
80lerde başladı ama başlangıçta, makineler bir köpük bloğundan çok çok kırılgan bir model oyuyorlardı ve bu modelin gerçek hayatta hiçbir kullanışlılığı yoktu. | TED | بدأت في الثمانينات، لكن في البداية كانت جهاز ينحت في كتلة من الفوم نموذج كان هش و ضعيف جدا و غير صالح لأي استخدام |
İster inan ister inanma ama bu hantallığına rağmen o bir model. | Open Subtitles | إنها عارضة أزياء ، صدق أو لا تصدق ، و بحمل هائل. |
Üçüncü bir element daha ekleyelim: bir model ekleyelim. | TED | أريد أن أزيد عنصرا ثالثا. أريد أن أزيد نموذجا. |
Şayet tanımadığım insanlar bana bakıp beni becermek isterlerse, o zaman bir model olabilmek için yeterince iyiyim demektir. | Open Subtitles | و ما زلت أحبّ ذلك. فالغرباء احيانا ينظرون الى ويريدون ممارسة الجنس معي، فذلك يعنى اننى يمكن أن أكون عارضة ازياء. |
Green School, bizim dünya için inşa ettiğimiz bir model. | TED | المدرسة الخضراء هي النموذج الذي نبني عليه للعالم. |
Daha da önemlisi toplumlarımız için etkili çözümlere yönelik bir model geliştirebiliriz. | TED | ولكن أكثر من ذلك، حيث نتمكن من تطوير نموذج للحلول الفعالة لمجتمعاتنا. |
İki parmağını kaybeden bir müşteri için klasik bir model. | Open Subtitles | نموذج حسب الطّلب مصُّنع لزبون الذي فَقدَ أصبعان مؤخراً. رجاءً. |
demek ki esas ihtiyacımız olan esas olup biteni gösteren bir bir nedensel model. ve Proteomik, bize aslında böyle bir model kurma şansı veriyor. | TED | فما نحتاجه هو أن يكون لدينا نموذج للمسببات لما يحصل فعلا، و البروتيوميات التي تنتج لنا القدرة على بناء نموذج مثل هذا. |
Bunlar anında bir model yaratabilirler, çünkü duygulara dokunurlar. | TED | بها نستطيع صنع نموذج تلقائيا، لأنها مليئة بالمشاعر. |
Bu, inanç sayesinde kabul ettiğimiz bir model. Ve bu sorun değil. | TED | إنه نموذج تقبلناه بكثير من الإيمان. و هذا حسن. |
Ve görev, kapalı bir alanda başınızın üzerinden uçabilecek son derece hafif bir model yaratmaya çalışmaktı. | TED | وكانت المهمة هي بناء نموذج يحلق في الأماكن المغلقة قادر على التحليق فوق رؤوسكم. |
Duolingo'nun güzel yani adil bir iş modeli sunuyor olması -- fakirlere karşı ayırım yapmayan bir model olması. İşte site bu. | TED | اذا الشيء الجيد حول ديولينجو انه في اعتقادي يُقدم نموذج عادل للنشاط وهو غير متحيز ضد الفقراء هذا هو الموقع |
Bu amaçla, yeni bir model tasarladık biz. | TED | ومن هذا المنطلق، قمنا بإنشاء نموذج آخر. |
Her zaman bir model olmak istediğimi biliyordun... ve buna rağmen işi aldın. | Open Subtitles | علمت بأني دائما ما رغبت أن أكون عارضة أزياء وقبلت بالعمل بكل الأحوال |
İster inan ister inanma ama bu hantallığına rağmen o bir model. | Open Subtitles | إنها عارضة أزياء ، صدق أو لا تصدق و بحمل هائل |
Eğer Mısır, hukuk kurallarına dayanan bir toplum kurmayı başarabilirse bir model olabilir. | TED | إذا قُدّر لمصر النجاح في بناء مجتمع ينبني على حكم القانون، يمكن أن تكون نموذجا. |
Aynı zamanda kadın iç çamaşırı alanında ihtisas yapan profesyonel bir model. | Open Subtitles | كما انها تعمل عارضة ازياء محترفة متخصصة في الملابس الداخلية. |
Avrupa kültürü boyunca ve sonrasında Cyrus bir model olarak kaldı. | TED | وعلى امتداد الثقافة الأوروبية بعد ذلك، ظل كورش النموذج. |
Bu tür, sonraki birkaç yüzyıl boyunca Avrupa'daki katedraller için bir model haline geldi. | TED | على مدى القرون القادمة، أصبح هذا نموذجًا للكاثدرائيات في جميع أنحاء أوروبا. |
Bebe de böyle söylüyor ona göre film kahramanı yada bir model olmalıymışım ben öyle bişey demek istemedim sizin ne demek istediğinizi anladım. | Open Subtitles | حتى بيبي تقول هذا في رأيها أنه كان يجب أن أصبح بطلاً أو عارض أزياء لم يكن هذا ما قصدته |
Onun yerine, kolonu alıp katmanlı bir model olarak inşa etmeye karar verdik, ince ince üst üste yığılmış dilimlerden yapıldı. | TED | بدلاً من ذلك، قررنا أن نأخذ العمود، وقررنا بناءه كنموذج بطبقات، مصنوعة من شرائح كثيرة جداً، رقيقة ومكدسة فوق بعضها البعض. |
Ve kesinlikle ne Crick ne de ben kimyacıydık, bu sebeple bir model inşa etmeye giriştik. Francis, Wilkins'i tanıyordu. | TED | وبالطبع لم نكن لا أنا ولا كريك كيميائيين، لذا حاولنا بناء مجسم. ولقد عرف هو.. فرانسيس عرف ولكنز. |
Siz erkekler nasıldır bilirsin. Hep yeni bir model peşindesiniz. | Open Subtitles | حسناً , انت تعلم ان الرجال يريدون طرازاً احدث |