| Bu konu benim için bir takıntı hâlini aldı ve davayı arkamdan gelenlere şutlayıp tatilin tadını çıkaramam. | Open Subtitles | صارت هوساً بالنسبة إليّ ولن أرحل وألقي بفظاعة كهذه على من يُنصّب بعدي |
| Soruşturmam boyunca Hoyt bana karşı bir takıntı oluşturdu. | Open Subtitles | خلال فترة التحقيق كان يطور هوساً بي |
| - Sana biraz rahat vermeye çalıştım çünkü endişe edeceğini biliyordum ama bu bir takıntı. | Open Subtitles | -حاولت أن أمنحك مساحة خاصة بك لأنني كنت أعرف أنك تقلق حيال ذلك ولكن هذا هوساً |
| Bak adamım, demek istediğim bir takıntı seç ve onla kal. | Open Subtitles | أنظر يا رجل، كل ما قلته بأن تختار هاجس و تمسك به |
| Son olarak, bu bir takıntı olur: | TED | و اخيراً وليس اخراً، أنه هاجس. |
| Eminim başka bir takıntı bulmuştur bile. | Open Subtitles | أنا متأكده أنه إنتقل بالفعل لهوس جديد |
| - Bu bir takıntı değil. | Open Subtitles | ولكن إذا إستمررت في . -هذا ليس هوساً |
| - Bu bir takıntı değil. | Open Subtitles | -هذا ليس هوساً |
| Siyaset, kitlesel bir takıntı. | TED | حيث السياسة هاجس اجتماعي. |
| İkna olmuş. Bu bir takıntı ve önemli bir güç. | Open Subtitles | انه هاجس وايضا قوة حيوية |
| Bu bir takıntı. | Open Subtitles | انه هاجس |
| Bu yeni bir takıntı. | Open Subtitles | هاجس جديدة |
| Bu yeni bir takıntı. | Open Subtitles | هاجس جديدة |
| Eminim başka bir takıntı bulmuştur bile. | Open Subtitles | أنا متأكده أنه إنتقل بالفعل لهوس جديد |