Çenesini kapalı tutmayı bilen bir tek o var tanıdığım bazı insanların aksine. | Open Subtitles | هو الوحيد الذي يعرف كيف يبقي فمه مغلقاً على خلاف بعض من أعرف. |
bir tek o aklını başına getirir. | Open Subtitles | علينا إيجاد فيل هو الوحيد الذي يستطيع أن يتفاهم معه |
Resme bulaşan ilaca temas eden bir tek o vardı. | Open Subtitles | إنه الوحيد الذي يتعامل مع العقاقير التي تملأ الصورة |
Aramızda rüyalarının peşinden bir tek o koşturuyor ve şu anda o rüyaya çok yakınız ve "en kötüsü geri kaldı" sözüne inanıyorum. | Open Subtitles | فهو الوحيد الذي تجاسر علي الحلم والآن نحن قريبون جدا وانا اصدقه عندما قال ان الاسوأ قد فات |
Ona kaldığım yeri söyledim. Yerimi bir tek o biliyordu. | Open Subtitles | أخبرتها أين أقيم، كانت الوحيدة التي تعرف. |
Evet, ama elimizde bir tek o var. | Open Subtitles | نعم , حسناً.. انه كل ما لدينا. |
Sakinleş. Parasını hâlâ ödüyorum. Elimde bir tek o var. | Open Subtitles | إهدأ مازلتُ أدفع ثمنها إلى الآن إنها الوحيدة التي أملكها |
Ama aklıma gelen bir tek o var. | Open Subtitles | و لكن هي أول ما جاء ببالي |
İki ekiple de çalışan bir tek o çünkü. | Open Subtitles | هو الشخص الوحيد الذي عمل بكلتا المجموعتين |
İçlerinde ne yaptığını bilen bir tek o var gibi görünüyor. | Open Subtitles | ويبدو انه الوحيد الذي يعرف ماذا يفعل |
bir tek o doğru şekilde halledilmiş. Kafanın arkasından iki kurşun. | Open Subtitles | هو الوحيد الذي قتل جيدا ضربتين علي مؤخرة الراس |
Aşağı kadar inmeyi bir tek o başardı. | Open Subtitles | هو الوحيد الذي تمكن من الوصول الى النهاية |
O kadının pençelerinden beni bir tek o kurtarabilir. | Open Subtitles | هو الوحيد الذي يستطيع أن ينقذني من أي خطر |
Başrol için gerekli karizmaya ve yeteneğe bir tek o sahip. | Open Subtitles | إنه الوحيد الذي لديه الجاذبية والجرأة ليقوم بالدور الرئيسي |
Uçak sahibi olan bir tek o var. Psikiyatrik nedenler. | Open Subtitles | ـ إنه الوحيد الذي يملك طائرة ـ أسباب نفسية؟ |
Çok iyidir. Seni bir sonraki aşamaya bir tek o çıkarabilir. | Open Subtitles | هو الافضل فهو الوحيد الذي سياخذك للمرحلة التاليه |
Ona kaldığım yeri söyledim. Yerimi bir tek o biliyordu. | Open Subtitles | أخبرتها أين أقيم، كانت الوحيدة التي تعرف. |
- Elimde bir tek o kaldı. Üzgünüm. | Open Subtitles | انه كل ما تبقي لي أنا أسفة |
Nerede kaldığımı bilen bir tek o'ydu. | Open Subtitles | إنها الوحيدة التي كانت تعلم مكان تواجدي. |
Ama aklıma gelen bir tek o var. | Open Subtitles | و لكن هي أول ما جاء ببالي |