Geri gitmenin bir yararı yok, parlak ışıklara alışsak iyi olacak. | Open Subtitles | الآن لا فائدة من الرجوع للوراء ربما نعتاد عل الأضواء الساطعة |
Onunla böyle konuşmanın bir yararı yok. Sizi anlamıyor ki. | Open Subtitles | لا فائدة من التحدث إليها هكذا إنها لا تفهم ما تقول |
Öyleyse görüyorsun, oylamanın bir yararı yok, değil mi? | Open Subtitles | هل رأيتِ لا فائدة من التصويت, أليس كذلك؟ |
Herkes gerçekten korktu ve bu saçmalıkların bir yararı yok. | Open Subtitles | انظروا، كلنا خائفون، وهذا الهراءِ لن يساعد. |
Hayır, ama daha fazla tartışmanın da bir yararı yok. | Open Subtitles | أجل، ولكن المزيد من النقاش غير مُجدي ايضاً |
Kesinlikle berbat bir dansçıyım, hiç bir yararı yok Marge asla benimle beraber olmayacak. | Open Subtitles | لا فائدة من الجهد. مارج لن تختارني ابدا. هيا، تريجير. |
"Düne dönmenin bir yararı yok çünkü o zaman farklı biriydim." | Open Subtitles | لا فائدة من الرجوع إلى الأمس لأني كنت شخصًا آخر |
Bana isim takmanın bir yararı yok Susan, çünkü seninle tartışmayacağım. | Open Subtitles | "لا فائدة من ذلك يا "سـوزان لأننى لن أتجادل معكِ بعد الآن |
Nefret ediyormuş ve kilise avlusunda birlikte gömülmek istiyormuş gibi yapmasının bir yararı yok. | Open Subtitles | لا فائدة من أن تتظاهر أنها تكرهه... وتتمنى أن تصحبه معها لباحة الكنيسة |
Kendimi kandırmanın bir yararı yok. | Open Subtitles | لا فائدة من خداع نفسي. |
Sakin ol, evlat. Öfkenin bir yararı yok. | Open Subtitles | -اهدأ يا بني، لا فائدة من تصرفك |
Tahmin yürütmenin bir yararı yok. | Open Subtitles | لا فائدة من التنبؤ بمرضه. |
Sid, bir yararı yok. | Open Subtitles | (سيد), لا فائدة من ذلك |
Hadi, hadi ama. Ağlamanın bir yararı yok. | Open Subtitles | هيا، هيا، البكاء لن يساعد |
Bırakmanın bir yararı yok, Alex. Hiçbir şeyin yararı yok. | Open Subtitles | التوقف لن يساعد فى شىء |
Kavgayı sürdürmenin bize bir yararı yok. | Open Subtitles | والجلوس للجدال لن يساعد أحداً |
Hayır, ama daha fazla tartışmanın da bir yararı yok. | Open Subtitles | أجل، ولكن المزيد من النقاش غير مُجدي أيضاً |