| Sanırım onları nasıl bulacağımı biliyorum. Her şey birbiriyle bağlantılı. | Open Subtitles | , أعتقد أنني أعرف كيفية العثور عليهم فكل شيء متصل |
| Evrendeki her şey birbiriyle bağlantılı, tek bir enerji alanı var. | Open Subtitles | كل شيء في الكون متصل هو فقط حقل طاقة واحد |
| Yarışta bir ortağınız varsa cihazlar birbiriyle bağlantılı olacak. | Open Subtitles | إن كنتم تتسابقون مع شريك فأن شحنكم مرتبط |
| Model olarak alının bir kadına bakarak alternatif bir liderlik şekli oluşturmak teşviği, değişimi, iş birliğini, duygusal zekâyı arttırabilir ve sınıflandırılmış yerine birbiriyle bağlantılı bir dünya inşa edebilir. | TED | يمكن أن ننظر إلى النموذج الأصلي ونستمد أساليب بديلة للقيادة التي قد تشجع، بدلاً من ذلك، التعاون، والذكاء العاطفي وبناء عالم مرتبط وغير مصنّف. |
| Eğer evrenimiz sınırlıysa bile, bilim adamlarına göre bütün uçları birbiriyle bağlantılı olmak zorunda. | Open Subtitles | لو أن كوننا محدود فإن العلماء يؤمنون بأن حدودها مرتبطة أن الكون بأكمله |
| Yani ortada tüm bu inançlar, istekler, duygular, deneyimler var ve bunların hepsi birbiriyle bağlantılı; bu da sizsiniz. | TED | وبالتالي فهناك كل هذه الأشياء، مثل المعتقدات والرغبات والأحاسيس والخبرات، وكلها متصلة ببعضها البعض، وهذا هو أنت. |
| Çözüm daha fazla araba, daha fazla yol ya da yeni bir demir yolu sistemi değil ; O ancak birbiriyle bağlantılı çözümlerin küresel ağında bulunabilir. | TED | الحل لن يكون المزيد من السيارات,المزيد من الطرق او نظام سكك جديد الحل سيكون في اعتقادي في شبكة عالمية من الحلول المترابطة |
| İşte o anda şunu diyebildim: Tamam, bu ikisi birbiriyle bağlantılı. | TED | حفّزني ذلك تماماً لأن أقول، حسنا، هذان الاثنان مرتبطان. |
| Nasıl yaptığını bilmiyorum ama sanırım hepsi birbiriyle bağlantılı. | Open Subtitles | لاأعرفكيففعل هذا , لكنني أظن أن كل شئ متصل |
| Bak, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve Natasha'nın katilini bulmanın Gerald Lydon'a olanları da açıklayacağını sandığını biliyorum. | Open Subtitles | أنا أعلم أنك اعتقدت أن كل شئ متصل ببعضه والعثور علي قاتل ناتاشا كان من الممكن أن يساعدنا عل فهم ماحدث لجيرالد ليدون |
| Her şey birbiriyle bağlantılı Clary. Vampirler Kupa'yı istiyor. | Open Subtitles | كلاري،كله متصل مصاصي الدماء يريدون الكأس |
| - Bu sembolü biliyorum. - Sanırım hepsi birbiriyle bağlantılı. | Open Subtitles | أنا اعرف هذا الرمز - اظن ان كل شئ متصل - |
| ...çünkü her şey birbiriyle bağlantılı, her şey birbiriyle ilişkili. | Open Subtitles | لأنها جميعا مرتبطة، كل شيء مرتبط |
| Size yardımcı olmak isterdik ama sırf birinin içine şeytan girdiğini düşündüğünüz için bir hayalet köpeğin ve dehşet verici bir çarmıhın fotoğrafları olduğu için bu olayların birbiriyle bağlantılı olduğu sonucuna varılamıyor. | Open Subtitles | إننا نود أن نساعدكم ولكن مجرد اعتقادك أن شخصاً قد استحوذ عليه الشيطان لدينا صور لأشباح كلاب وجريمة صلب بشعة للغاية ليس أي من هذه الأمور مرتبط مع بعضه |
| Dosyaların birbiriyle bağlantılı olduğuna inanmamız için nedenlerimiz var. | Open Subtitles | لدينا سبب للاعتقاد ان الامر مرتبط |
| Her kaya, her ağaç için bir şarkı var ve hepsi birbiriyle bağlantılı. | Open Subtitles | لكلّ صخرة، وشجرة وجميعها مرتبطة ببعض |
| Sizce bu olaylar birbiriyle bağlantılı mu? | Open Subtitles | هل تعتقد أن هذه الجرائم مرتبطة ؟ |
| Her ikisinden de. Hepsi birbiriyle bağlantılı. | Open Subtitles | كلاهما كلها مرتبطة ببعضها |
| Bizler, birbiriyle bağlantılı enerji-varlıklarız. Bir insanlık ailesi olarak bizi birbirimize bağlayan, sağ yarıküre bilincimizdir. | TED | نحن كائنات ذات طاقة متصلة بالآخرين من خلال إدراك النصف الكروي الأيمن كأسرة بشرية واحدة |
| Sanki bazı cinayetler birbiriyle bağlantılı, bazıları hiç değil. | Open Subtitles | يبدو أن بعض جرائم القتل متصلة وآخرى غير متصلة على الإطلاق. |
| Bu sistemler, birbiriyle bağlantılı veya etkileşim hâlindeki pek çok parçadan oluşan sistemlerdir: Kuş veya balık sürüleri, karınca kolonileri, ekosistemler, beyin, finans piyasaları. | TED | إذن هذه أنظمة تكونت من العديد من الأجزاء المترابطة أو المتفاعلة: أسراب الطيور أو السمك، ومستعمرات النمل، النظم البيئية، الأدمغة، الأسواق المالية. |
| Bu gerçekleşecek ve Antarktika’nın korunması ile bizim dünyada var olabilmemizin birbiriyle bağlantılı olduğunu fark ettim. | TED | سوف يحدث ذلك، وأنا أدركت بأن الحفاظ على القارة القطبية الجنوبية وبقاؤنا هنا على كوكب الأرض مرتبطان. |
| Peki. Akvaryum değil belki ama bu işler birbiriyle bağlantılı. | Open Subtitles | حسناً، ليس في حوض الأسماك، ولكنّهما مُرتبطان. |
| Çünkü birazdan göreceğiniz numaralar birbiriyle bağlantılı görünmeyebilir. | Open Subtitles | لأن ما على وشك أن ترونه من خدع قد لا يبدو أنها لها علاقة ببعضها |