| Eminim birçoğunuz, bütün o kahvaltı bulaşıkları birikmiş ve huysuz kocalarınız işe gitmeye hazırlanırken bunun hayalini kuruyorsunuz. | Open Subtitles | أراهن أن الكثير منكم يحلم بذلك أحياناً مع تراكم كل أطباق الإفطار و الأزواج غريبو الأطوار يذهبون إلى أعمالهم |
| Yemek borusu bezesinde bolca asit birikmiş. | Open Subtitles | الكثير من تراكم الاحماض في الغدة المريئية |
| Tatil'i ve birikmiş işleri düşünürsek demek zor.. | Open Subtitles | من الصعب القول مع فترة الأعياد و تراكم القضايا |
| Grönland'ın geniş buz tabakasının üstünde birikmiş olan buzulun kardan oluştuğunu ilk o fark etmişti. | Open Subtitles | وهو أوّل من أدرك أنّ أصل الكتل الجليديّة من الثلج التي تراكمت كطبقات جليد مرتفعة عند أعلى نقطة في جرينلاند |
| Yani, o köprünün altındaki bir yerde birikmiş sıvamadan gelen tortu Hummer'ın lastiklerine sıkışmış. | Open Subtitles | حتى الرواسب من الرملي تراكمت في مكان ما تحت ذلك الجسر ثم حصلت التقطت في معالجته الإطارات من نوع همر. |
| Çöp torbaları sokakta birikmiş. Neredeyse felç geçirecekmiş. Anlarsın işte. | Open Subtitles | كانت الأكياس تتراكم في الشارع فكاد يصاب بالٌماء التخشبي |
| Abur cubur yiyorsun, çalışmıyorsun. Lavaboda bulaşıklar birikmiş. | Open Subtitles | و تأكلين أطعمة فاسدة ولا تعملين، و تتركين الأطباق تتراكم في الحوض |
| Listeye göre yüz binlerce dolar birikmiş borcu var. | Open Subtitles | وفقا ً لهذه اللائحة، لديه تراكم عدة مئات الآلاف من الدورات المستحقة من الديون |
| O kadar zamanı tek başına geçirince öfkesi birikmiş. | Open Subtitles | وطوال ذلك الوقت تراكم الغضب عليه |
| Bu durumda iltihap dizinde birikmiş. | Open Subtitles | .في هذه الحاله , تراكم القيح في ركبتك |
| Anna yerde yatarken, kan gölü etrafında birikmiş. | Open Subtitles | الدم تراكم حولها وهي مستلقية |
| Balgam birikmiş işte. | Open Subtitles | تراكم البلغم ، تعرفين ؟ |
| Burada birikmiş işlerim var. | Open Subtitles | لديّ تراكم هنا. |
| Yıllar boyu birikmiş bu bilgiyi öğrenmek, ve atalarımın bıraktığı mesajı okumak, bütün teselli terapilerinden ya da yaşayan bir yetişkinin verebileceği bir öğütten daha iyiydi. | TED | إذ تعلمت من المعلومات التي تراكمت على مر الزمن وقراءت الرسالة التي خلفتها أجدادي كانت تلك التجربة أفضل من أي العلاج و أي عزاء أو أي نصيحة يمكن أن يقدمها لي أي من البالغين من حولي |
| Ve bu katmanlar nelerdir -- bir milyon, on milyon yüz milyon yıl önceki yeryüzü o katmanlardı, şimdi de birbiri üzerine birikmiş halde onlara sahipsiniz. | TED | و هذه الطبقات تبين ما كان عليه السطح في السابق منذ مليون أو عشرة ملايين سنة أو حتى مئة مليون سنة، حيث تراكمت فوقها الأتربة و الصخور على مر الزمن |
| birikmiş davalarınız varsa, sanırım şu anda birikmiş 900 bin dava var, 9 ay içinde göçmenlik duruşmasını yapabilmeliyiz. | TED | فإذا تراكمت عليكم القضايا؛ فقد بلغ عدد القضايا المتراكمة الآن 900 ألف على ما أظن، يجدر بنا أن نكون قادرين على عقد جلسة استماع حول الهجرة، في غضون 9 أشهر، |
| Meşguldüm. birikmiş işlerim vardı. | Open Subtitles | كنتُ مشغولاً تراكمت عليّ الأعمال |
| birikmiş bir yığın dolar. | Open Subtitles | تراكمت تماما كومة من الدولارات |
| Abur cubur yiyorsun, çalışmıyorsun. Lavaboda bulaşıklar birikmiş. | Open Subtitles | و تأكلين أطعمة فاسدة ولا تعملين، و تتركين الأطباق تتراكم في الحوض |
| Hayır, uzun zamandır birikmiş. | Open Subtitles | لا لقد كانت تتراكم منذ فتره |
| Bulaşıklar birikmiş de. | Open Subtitles | كانت الصحون تتراكم. |
| Postalar birikmiş. | Open Subtitles | رسائل البريد تتراكم |