| Bir kız yüzünden saçma sapan kararlar verecek birisi değil o. | Open Subtitles | هو ليس شخص الذى ياخذ قرار مثل هذا بسبب بنت. |
| Her kimse bu aramayı yapan bizden birisi değil yani. | Open Subtitles | مَن فعل هذا ليس واحداً منا بالتأكيد |
| Aklı başında biri gibi gözükebilir fakat davrandığı gibi temiz birisi değil. | Open Subtitles | ذلك الرجل لديه الصورة الصحية، ولكنه ليس الرجل النظيف الذي يدعي كونه. |
| Saat 9 ila 5 arası çalışan birisi değil. Bir üniversite öğrencisi. | Open Subtitles | هو ليس بشخص عادي بل هو طالب جامعة |
| O gerçek birisi değil. Onu sen uydurdun. | Open Subtitles | ذلك ليس شخصاً حقيقياً، لقد اختلقت ذلك |
| Müşterilerimi tanırım. Onlardan birisi değil. | Open Subtitles | أنا أعرف زبائني , هي ليست واحدة |
| Hayıri hiç sanmam. Öyle birisi değil. | Open Subtitles | لا، لا أظن هذا هذا ليس من طباعها |
| Pek konuşkan birisi değil. Bilirsin, her şeyi içine atıyor. | Open Subtitles | أنت تعلمين أنها ليس شخصا كثير الكلام كما أنها تنعزل على نفسها كثيرا |
| Fena birisi değil, ancak şok geçiriyor. Onu anlamamız gerekiyor. | Open Subtitles | ، إنه ليس رجلاً شريراً ، ولكنه تحت تأثير صدمة يجب أن نتفهم ذلك |
| O yanında eve kız getirecek birisi değil. | Open Subtitles | هو ليس شخص الذى يجلب بنات الى البيت لنزوة. |
| Kimseye zarar vermez. Kötü birisi değil o. | Open Subtitles | انه لن يضر اي احد انه ليس شخص سيئ |
| Genç fakat hor görülecek birisi değil. | Open Subtitles | هو أصغر سناً لكنه ليس شخص سهل |
| ve Tate bunlardan birisi değil. | Open Subtitles | و " تيت " الذي تبحث عنه ليس واحداً منهم |
| Adam Malezyalı sert sokak adamlarından birisi değil John. | Open Subtitles | هذا الرجل ليس واحداً من مجرمين الماليزيين يا (جون). |
| Servet ve güç peşinde, sıradan birisi değil. | Open Subtitles | ليس الرجل العادي رجال الثروه و التاثير في المجتمع |
| Söylediklerinizi yapacak birisi değil. | Open Subtitles | ليس الرجل الذي يفعل الأشياء التي قلتها |
| Eminim ki o sıradan birisi değil. | Open Subtitles | إنه بالتأكيد ليس بشخص عادي |
| İşte burada-- vahşi-bakışlı deli birisi değil. | Open Subtitles | ... لقد أصبت إنه ليس بشخص مسعور |
| Hayır, yaşayan birisi değil, ölü birisiyle, ölü! | Open Subtitles | ليس شخصاً حياً لابد أن يكون ميتاً |
| Lizzie birçok şeydir ama küçük fettan orospu kesinlikle onlardan birisi değil. | Open Subtitles | مهلك! (ليزي) بها صفات كثيرة "عاهرة لعينة صغيرة" بالتأكيد ليست واحدة من تلك الصفات |
| Hayıri hiç sanmam. Öyle birisi değil. | Open Subtitles | لا، لا أظن هذا هذا ليس من طباعها |
| Pek zeki birisi değil. | Open Subtitles | و هو ليس شخصا ذكيا |
| Joe o kadar da kötü birisi değil. | Open Subtitles | كما تعرفين ، جوي ليس رجلاً سيئاً فعلاً إلى هذه الدرجة |
| Bu "S" birçok şeyi tanımlıyor ama güvenlik onlardan birisi değil. | Open Subtitles | ومن بين كل ما يرمزُ إليه شعارُنا الأمانُ ليس أحدها. |
| Ama sonra daha büyük şeylere geçti. Kocam dindar birisi değil. | Open Subtitles | ولكن بعدها انتقلت لاشياء اخرى. زوجى ليس رجل الله. |
| O ayrılığının acısını çıkaracağın birisi değil Diana. | Open Subtitles | (إنهُ ليسَ شخصاً مرتداً (ديانا |